- yerini doldurmak
görevini başarı ile yapar olmak"İzinsiz bir yere gitmek ne haddime?" - M. Ş. Esendal
- mal
isim Bir kimsenin, bir tüzel kişinin mülkiyeti altında bulunan, taşınır veya taşınmaz varlıkların bütünü"Mal vardı, mülk vardı. At vardı, araba vardı." - Ö. Seyfettin
- arz
isim Sunma
- arz
isim En, genişlik
- arz
isim Yer, yeryüzü"Büzülüp kaldığım köşede sabahın bir an evvel olmasını, güneşin bir saat evvel arza inmesini bekliyorum." - E. İ. Benice
- kaynak
isim Bir suyun çıktığı yer, kaynarca, pınar, memba, göz"Sonra yavaşça kaynağa doğru eğildi." - Y. K. Karaosmanoğlu
- gereç
isim Belirli bir işi yapmak için kullanılması gereken maddeler, malzeme, materyal"Bu sarayların bütün gereci Londra'dan taşınmıştır." - S. Birsel
- teslim etmek
bir şeyi sahibine vermek
- levazım
isim Değişik iş kollarında gerekli olan şeyler, araç ve gereçler"Anadolu şehirleri, kasabaları, köyleri harıl harıl levazım gönderdiler." - Y. K. Beyatlı
- ikmal
isim Eksik bir şeyi tamamlama, daha iyi duruma getirme, bütünleme"Kolordu ikmaliyle ilgili bir iş için görevli olarak gelmiş." - A. İlhan
- vekil
isim Birinin, işini görmesi için kendi yerine bıraktığı veya yetki verdiği kimse
- stok
isim Yığılım
- malzeme
isim Gereç"Kullanılacak tüm malzemeleri denetleyip her gelişmeden anında haberdar edilmek istiyordu." - E. Şafak
- vermek
-i, -e Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek"Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm." - Ö. Seyfettin
- teçhiz
isim Donatma, donatım
- yollamak
-i, -e Göndermek"Hekim hademeleri aşağıya yolladı." - M. Ş. Esendal
- mevcut
sıfat Var olan, bulunan"Dünya güzelliği sendedir mevcut / Hususi özenmiş yaratmış mabut" - Âşık Veysel
- erzak
isim Uzun süre saklanabilen yiyeceklerin genel adı"Çarşıdan erzakını bile kendi pazarlık eder, kendi alır, kendi evine getirir." - Ö. Seyfettin
- sağlamak
-i Bir işin olması için gerekli durumu, şartları hazırlamak, temin etmek"Süngerciler altı aylık kumanyalarını sağlamak için boğazlarına dek borçlandılar." - Halikarnas Balıkçısı
- temin etmek
korkusunu gidermek, güven vermek
- verme
isim Vermek işi"Ay başlarında borçlarımızı vermeye annemle birlikte çıkardık." - A. Kutlu
- tatmin etmek
karşısındakinin cinsel isteklerini gidermek
- tedarik
isim Araştırıp bulma, sağlama, elde etme
- sağlama
isim Sağlamak işi"Olmadık şaklabanlıklar yaparak onun çığlık çığlık gülmesini sağlamaya çalışmıştım." - R. Mağden
- tedarik etmek
bulmak, sağlamak
- temin
isim Korkusunu giderme, inanç verme
- gerçekleştirme
isim Gerçekleştirmek işi, realizasyon"Birtakım teşebbüslerini gerçekleştirmesi yolunda onu bir alet gibi kullanıyor." - Y. K. Karaosmanoğlu
- karşılama
isim Karşılamak işi, istikbal"Belgrat, Türkiye Cumhuriyeti Başvekili'ni karşılamaya hazırlanmıştır." - F. R. Atay
- sunu
isim Sunulan şey"İlk Çağın insanları sunu niyetine öd ağacı gibi, günlük gibi güzel koku saçan bitkiler yakarlardı." - A. Erhat
- telafi etmek
ziyan olan veya elden çıkan bir şeyin yerini doldurmak, karşılamak"Telafisi kolay olmayan bir zarar."
- temin etme
- elde etme
- tedarik etme
- ihtiyacı karşılamak
- esnek olarak
- kendini duruma uydurarak
- vermek, tedarik etmek, sağlamak, tedarik, temin, sağlama jüyesi, mevcut, stok miktar, sağlanması gerekli miktar, verilmesi gerekli oran