- parça
isim Bir bütünden ayrılan, ayrı sayılan veya artakalan şey"Yolun bu parçası bozuk."
- kırık
sıfat Kırılmış olan"Ahmet hemen heybesini açtı ve makasını, kırık tarağını çıkardı." - İ. H. Baltacıoğlu
- kırık
isim Kadının veya erkeğin yasalara ve törelere aykırı olarak ilişki kurduğu erkek veya kadın
- kırık
isim, jeoloji Fay
- kırıntı
isim Bir şeyden ayrılan küçük parça"Beyaz etekliğindeki ekmek kırıntılarını kuşlara serper." - S. F. Abasıyanık
- yonga
isim Kesilen, yontulan veya rendelenen bir şeyden çıkan parça, kamga"Ağaç yongası. Demir yongası."
- kıymık
isim Çok küçük ve sivri tahta, demir veya kemik parçası"Elime kıymık battı."
- heyecan
isim Sevinç, korku, kızgınlık, üzüntü, kıskançlık, sevgi vb. sebeplerle ortaya çıkan güçlü ve geçici duygu durumu"Çıngırağın her çekilişinde ikisinin de heyecandan yürekleri ağızlarına geliyor." - M. Yesari
- parçalanmak
nsz Parçalama işine konu olmak, parçalara ayrılmak, paralanmak"Mine'nin parçalanmış bedeni gözlerimin önüne geliyor." - A. Ümit
- titremek
nsz Küçük ve hızlı salınım hareketleri yapmak"Geçtiği yollarda, incecik ellerine, kahır görmüş köylülerin nasırlı elleri sarıldı, ninelerin dua ile titreyen dudakları dokundu." - H. S. Tanrıöver
- titreme
isim Titremek işi"Herkeste bir içlenme, bir acılanma, bir titreme vardı." - İ. H. Baltacıoğlu
- ürpermek
nsz Korku, tiksinti, üşüme vb. yüzünden tüylerin dikilip derinin nokta nokta kabarmasıyla görülen ani titreme"Fısıltılar duyarım, ürperirim / Terasta sanki bir ayak sesinden" - H. F. Ozansoy
- paramparça olmak
pek çok parçaya ayrılmak, kırılmak"Yalnız paramparça gömleğinin üstünde kocaman bir kırmızı kravat var." - R. N. Güntekin
- ürperti
isim Ürperme duygusu"İncir ağacının altında her zamanki isimsiz ürpertiyle titriyorum." - Y. Z. Ortaç
- tüyler ürpertici
- titreme, ürperti, titremek, ürpermek