- derece
isim Bir süreç içindeki durumlardan her biri, basamak, aşama, rütbe, mertebe"Hukuk tahsilini Paris'te bitirmiş, birinci derece diploma almıştı." - Ö. Seyfettin
- yer değiştirme
isim Bir yerden başka bir yere gitme, tebdilimekân
- ortadan kaldırmak
saklamak"Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler." - Y. K. Karaosmanoğlu
- mesafe
isim Ara, aralık, uzaklık"Etrafı görememek, belki gözleri oyalayacak şeyleri bulamamak bu mesafeye sabır tüketen bir uzayış verdi." - H. S. Tanrıöver
- nakletmek
-i Nakil işini yapmak, bir yerden başka bir yere geçirmek, iletmek"İkisi de koluna girerek hastayı otomobile naklettiler." - P. Safa
- almak
-i Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı
- gitmek
-e Bir yere doğru yönelmek
- kaldırmak
-i Bulunduğu yerden almak"Örtüyü masanın üzerinden kaldır."
- temizlemek
-i Arıtmak"Yeşil alanların, parkların, koruların klorofili kirli havayı süzer, temizler." - H. Taner
- atmak
-i, -e Bir cismi bir yöne doğru fırlatmak"Taşı suya atmak."
- çıkarmak
-den Birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak
- feshetmek
-i Verilmiş bir yargıyı kaldırmak, bozmak
- iptal etmek
kullanıştan kaldırmak
- kovmak
-i Sert veya küçük düşürücü sözlerle gitmesini söylemek, savmak, defetmek"Fethi Bey çalgıları kovdu, davul zurna istedi." - M. Ş. Esendal
- gidermek
-i Ortadan kaldırmak, yok etmek"Vapur sorar, yol öğrenir, merakımızı gideririz." - S. F. Abasıyanık
- öldürmek
-i Bir canlının hayatına son vermek"Beni öldürmek için birisi fazla bile / Ancak onun elinden çıkar böyle haile" - F. N. Çamlıbel
- ayrılmak
-e Ayırma işine konu olmak"Geçen hafta, Akşehir'de Nasrettin Hoca törenine ayrılmıştı." - F. R. Atay
- kesmek
-i Bıçak, makas vb. bir araçla bir şeyi ikiye ayırmak, parçalamak, doğramak"İpi kesmek."
- silmek
-i Bir şeyin ıslaklığını gidererek kuru duruma getirmek"Terlemiş gibi alnını elinin tersiyle sildi." - Ö. Seyfettin
- götürmek
-i Taşımak, ulaştırmak veya koymak"Yemeği götürmek için o an en uygun kişiydim." - A. Kutlu
- taşımak
-i Bir şeyi bir yerden alıp başka bir yere götürmek"Hastayı ekseriya yakın kasabaya kadar sırtta taşırlardı." - S. F. Abasıyanık
- alıp götürmek
yakalayıp götürmek, derdest etmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı
- çıkartmak
-i Çıkartma işini yapmak"Bu adam bir senedir buraların resmini çıkartıyor." - B. R. Eyuboğlu
- defetmek
nsz Kovmak"Eğer buraya karşı bir tecavüze kalkışırlarsa defedeceğim." - A. Gündüz
- uzaklaştırmak
-den, -i Uzağa götürmek"Allah rızası için şu adamları uzaklaştırın başımdan." - A. Kulin
- aksetmek
-den Ses bir yere çarpıp geri dönmek, yankılanmak, yankı vermek"Aksetti uyanmış tepelerden sırasıyla / Dağ dağ o güzel ses bütün etrafı gezindi" - Y. K. Beyatlı
- azletmek
-i Bir kişiyi görevinden almak, uzaklaştırmak"Beni bir daha devlet işlerinde kullanılmamak üzere azlettiler." - R. N. Güntekin
- taşınmak
nsz Taşıma işi yapılmak"Arabalar boşaltılıp içindekiler eve taşındı tek tek." - T. Dursun K
- izale etmek
yok etmek, gidermek
- uzaklaştırma
isim Uzaklaştırmak işi"Okuldan uzaklaştırma cezasının da bir anlamı kalmamıştı artık benim için." - Ö. Seyfettin
- başka yere nakletmek
- ev değiştirmek
- fark derecesi
- ihraç cezası vermek
- yerini değiştirmek