- hazır
sıfat Bir iş yapmak için gereken her şeyi tamamlamış olan, anık, amade, müheyya"Her şey emre müheyya, hazır bir vaziyette bekliyor." - E. M. Karakurt
- tez
sıfat Çabuk olan, süratli
- tez
isim, mantık Sav
- doğru
sıfat Bir ucundan öbür ucuna kadar yönü değişmeyen, eğri ve çarpık karşıtı
- tam
sıfat Eksiksiz, kesintisiz"Tam iki saat yalandan tamirle uğraştım." - A. Gündüz
- çabuk
sıfat Hızlı, müstacel, yavaş karşıtı"Yüreği ağzında, atabildiği kadar çabuk adımlarla o tarafa seğirtti ve çocuğun ardından koridora girdi." - E. Şafak
- acil
sıfat Hemen yapılması gereken, ivedi, ivedili, evgin, müstacel"Mühim hadiselerin yanı sıra, acil durumların da şaşmaz adresiydi Celâl." - E. Şafak
- kesin
sıfat Şüphe ve duraksamaya yer bırakmayan veya geri dönülmeyen, değişmez, mutlak, kati, maktu"Sevmem kesin sözleri, bir kesin söz duydum mu tersine söylemek gelir içimden." - N. Ataç
- bir an evvel
zarf Bir an önce"Bir an evvel toplanalım ki işler yürümeye başlasın." - A. Kulin
- acele
sıfat Hızlı yapılan, çabuk, tez, ivedi"Adam, acele adımlarla tekrar geri dönüyor, süratle merdivenlerden iniyor." - E. M. Karakurt
- vade
isim Bir işin yapılması veya bir borcun ödenmesi için tanınan süre, mühlet, mehil
- seri
isim Herhangi bakımdan bir bütün oluşturan şeylerin tümü, dizi"Bu, seri hâlinde yazılmış bir yazı değildir." - S. F. Abasıyanık
- seri
sıfat Hızlı"Nazik ve oynak tavırlar, seri kelimelerle sözüne devam etti." - R. N. Güntekin
- hızlı
sıfat Çabuk, seri, süratli"Bir akşamüzeri her zamanki hızlı adımlarla geldi." - A. Kutlu
- sufle etmek
tiyatro oyunculara, izleyicilere duyurmadan söyleyecekleri sözü veya cümleyi fısıldamak
- teşvik etmek
isteklendirmek, özendirmek"O vakitler, bu kadarcık ümit ve teşvik, bizi heyecanlandırmaya yeterdi." - F. R. Atay
- dakik
sıfat Düzenli işleyen, aksamayan
- ani
sıfat Ansızın yapılan"Ani bir hareketle Çakır'ın omzunu kavradı, öne itti, sonra aynı kuvvetle geri çekip bastırdı," - T. Buğra
- hemen
zarf Çabucak"Bugün yarın Kayseri'den haber gelir zaten. Hemen gideriz." - N. Hikmet
- zorlamak
-i Birine bir şey yaptırmak amacıyla güç kullanmak, boyun eğdirmeye çalışmak, zor kullanmak, mecbur etmek"Bir realite hissi ile değil, bir tarih hissi ile kendimizi zorluyorduk." - F. R. Atay
- kışkırtmak
-i Kümes hayvanlarını ürkütüp kaçırmak
- ivedi
sıfat Acele
- hatırlatmak
-i, -e Anımsatmak"Benimseyemediği çapraşık bir dünyanın binbir dolabı içinde bunalmış genç bir öğrenciyi hatırlatıyordu." - E. İ. Benice
- çabucak
zarf Vakit geçirmeden, kısa sürede, aceleten, acilen, alelacele, anında, bir anda, bir çırpıda, birden, bir hamlede, bir koşu, bir lahzada, bir solukta, çabucacık, çabuk, çabukça, çarçabuk, dakikasında, derakap, derhâl, hemen, hemencecik, hemencek, hızla, hızlı, hızlı hızlı, ivedilikle, lahzada, müstacelen, palas pandıras, serian, süratle, şipşak, takkadak, tez beri, tezce, tezelden, yellim yelalim"Yatakta çabucak doğruldu." - A. İlhan
- kat’î
- harekete geçirmek
- hemen olan
- sesli yanıt
- -e sevketmek, teşvik etmek, -tirmek, suflörlük yapmak, seri, çabuk, tez, dakik, anında yapılan, tam olarak, tam
- harekete getirmek
- hemen çabuk harekete geçme
- kat'î
- suflörlük yapmak