- hazır
sıfat Bir iş yapmak için gereken her şeyi tamamlamış olan, anık, amade, müheyya"Her şey emre müheyya, hazır bir vaziyette bekliyor." - E. M. Karakurt
- bu
sıfat Yerde, zamanda veya söz zincirinde en yakın olanı gösteren bir söz"Hiçbiri bu çocukların eline su dökemez." - A. Ümit
- hâlihazır
isim Şimdiki durum, bugünkü durum"Hâlihazırdaki böcek türlerinin toplamının bir milyondan fazla olduğu varsayılmaktadır." - E. Şafak
- var
sıfat Mevcut, evrende veya düşüncede yer alan, yok karşıtı
- hediye
isim Armağan"Yengemin düğün hediyesiymiş, hâlâ takıyor." - A. Ümit
- ortaya koymak
herkesin görebileceği yere koymak"Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler." - Y. K. Karaosmanoğlu
- teslim etmek
bir şeyi sahibine vermek
- arz etmek
sunmak
- sahneye koymak
tiyatro tiyatro eserini veya müzikal bir oyunu, metin, oyun, yorum, dekor, müzik vb. ögeleri birbiriyle uyumlu duruma getirerek sahne için uygulamak, oynamak, sahnelemek"Tiyatro yönetimi ve sahne düzeni her bakımdan ilkel, çağın koşullarına uygun olarak b
- armağan
isim Birini sevindirmek, mutlu etmek, onurlandırmak, kutlamak için veya anı olarak verilen şey, hediye, dürü"Sana bir yılbaşı armağanı alacağım." - A. Kutlu
- göstermek
-i Birini veya bir şeyi işaretle belirtmek"Vitrindeki oyuncağı parmağıyla gösterdi."
- bağışlamak
-i, -e Bir mal veya hakkı karşılık beklemeden birine vermek, teberru etmek"Ödünç aldığı parayı bile kendinden daha ihtiyaçlısına bağışlayan ancak bir masal adamıdır, değil mi?" - İ. A. Gövsa
- vermek
-i, -e Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek"Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm." - Ö. Seyfettin
- sunmak
-i, -e Bir büyüğe veya nezaket gereğince bir kimseye bir şeyi vermek, arz etmek, yollamak, göndermek, takdim etmek"Bu küçük hadiseyi devlet adamlarımıza bir müşahede olarak sunuyorum." - B. Felek
- çağdaş
sıfat Aynı çağda yaşayan, çağcıl, asri, muasır"Daha sonrakileri ve Necip Fazıl'ın çağdaşlarını konuşmak üzere bugünkü sohbetimize son verdik." - A. Kabaklı
- duru
sıfat Bulanıklığı olmayan, temiz, berrak
- güncel
sıfat Günün konusu olan, şimdiki, bugünkü (haber, olay vb.), aktüel"Güncel olaylar, yorumlarla şaşılacak bir özdeşlik, bir uyum gösterir." - N. Cumalı
- aktüel
sıfat Güncel
- şimdiki
sıfat İçinde bulunulan anda olan veya yapılan, bu andaki, bu zamandaki"Şimdiki ölçülere uymaz bir biçimi vardı." - Y. Z. Ortaç
- mevcut
sıfat Var olan, bulunan"Dünya güzelliği sendedir mevcut / Hususi özenmiş yaratmış mabut" - Âşık Veysel
- olmak
nsz Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak"En şiddetli münakaşa, kumpanyanın ismi için oldu." - S. F. Abasıyanık
- uzatmak
nsz Uzamasına sebep olmak, uzamasını sağlamak"Saç uzatmak. Tırnak uzatmak."
- şimdiki zaman
Türkçe-Dil Bilgisi, İş ve anlatışın aynı anda yapıldığını bildiren zaman. "-yor" eki ile yapılır.
- bağış
isim Bağışlanan şey, yardım, hibe, teberru
- tanıştırmak
-i, -le Birbirini tanımayanların tanışmasını sağlamak, tanıtmak, takdim etmek"Seni rastgele bir yabancı ile tanıştıramam, bilirsin." - R. N. Güntekin
- takdim etmek
sunmak
- şimdi
zarf Şu anda, içinde bulunduğumuz zamanda"Şimdi daha bahtiyar bir haberi sevgili bir sesten bizzat duymaya imkân buluyoruz." - A. Ş. Hisar
- bahşiş
isim Yapılan bir hizmete ödenen ücretten ayrı olarak fazladan verilen para, kahve parası"Babam paranın üstünü kürdanlarla birlikte olduğu gibi aldı, cebine koydu; garsona hiç bahşiş bırakmadı." - A. Ağaoğlu
- bugünkü
sıfat Bugüne özgü, bugün olan, bugün yapılan"O zaman bugünkü hâlinizi rüyada görmemek için uykudan korkmaya başlarsınız." - N. F. Kısakürek
- bulunmak
nsz Bulma işine konu olmak"Yerde para bulundu."
- dağıtmak
-i Toplu durumda bulunanları birbirinden uzaklaştırmak veya ayırmak"Düşman ordusunu çil yavrusu gibi dağıtırlardı." - Y. K. Beyatlı
- şu an
- günümüz
- hal kipi
- huzura çıkarmak
- öne koymak
- şimdiki durum
- şu anda