-
var kuvvetiyle : zarf Var gücüyle"Sandalı var kuvvetiyle iterek içine bir lastik top çevikliğiyle atladı." - S. F. Abasıyanık
-
var gücüyle : zarf Olanca gücüyle, var kuvvetiyle"Azar azar büyüyen aydınlığa doğru var gücümle koşuyordum." - N. Eray
-
varyemez : sıfat Cimri
-
varoluş : isim, felsefe Yaşama, var olma, bir şeyin ne olduğu, nasıl olduğu değil, var olduğu olgusu, mevcudiyet, öz karşıtı"Artık yaradılışının, varoluşunun, hayatla ödüllendirilişinin sebebini bilmektedir." - T. Buğra
-
varsanı : isim, ruh bilimi Sanrı
-
varsayım : isim Deneylerle henüz yeter derecede doğrulanmamış ancak doğrulanacağı umulan teorik düşünce, faraziye, hipotez"Hüdai, Bayram'ın avurtları çökmüş solgun yüzüne bakarak bir varsayım yapmıştı." - A. Kulin
-
varsaymak : -i Bir olgunun sonuçlarından yararlanabilmek, bu sonuçlar üzerine düşünce üretebilmek için onu olmuş veya olacak saymak, farz etmek"Öyle ya içgüdü, ilgili bilim adamlarına göre, insandan çok hayvan türlerinde varsaydığımız bir özellik." - N. Uygur
-
var hızıyla : zarf Olanca hızıyla
-
var yılı : isim Bir tarım ürününden bol verim alındığı yıl
-
vara yoğa : zarf Her şeye"Üzerine bir sinirlilik hâli geldi. Vara yoğa öfkeleniyor, hiçbir şey ile eğlenemiyor gibiydi." - Ö. Seyfettin
-
varı yoğu : isim Bir kimsenin sahip olduğu her şey"Babası ulemadan bir hoca imiş. Varını yoğunu fukaralara dağıtmış." - R. N. Güntekin
-
var yok : belli bir ölçüye ya ulaşır ya ulaşmaz, herhangi bir ölçüye, miktara yakın, olduğu bile kuşkulu
-
var ol! : yaşa!
-
var olmak : sağ olmak, yaşamak
-
varla yok arası : belli belirsiz
-
var etmek : meydana getirmek
-
varsa ... yoksa ... : başına getirildiği kelimenin her şeyin üstünde tutulduğunu anlatan bir söz