- küme
isim Birbirine benzer veya aynı cinsten olan şeylerin oluşturduğu bütün, takım, öbek, grup"Tarla kuşları Mustafa'nın sabanı altından yeni kurtulmuş olan kaba çığır üzerine kümeyle konarak buldukları tohumlara gaga çalmakta idiler." - N. Nâzım
- yığın
isim Bir şeyin yığılmasıyla oluşturulan küme, tepe"Ben de bu hudutsuz yığında bir kum tanesiyim." - N. F. Kısakürek
- direk
isim Ağaçtan veya demirden yapılan uzun ve kalın destek"Kayıkçı yelkeni açmak için ilkin direği yerine oturtmalıdır." - S. Birsel
- pil
isim Kimyasal enerjiyi elektrik enerjisine çeviren araç, batarya
- batarya
isim, askerlik En küçük topçu birliği"Altmış bataryanın dünyayı sarsan sesi arasında bir tek ses daha yükseliyor." - A. Gündüz
- kuş tüyü
isim Yatak, yorgan, yastık doldurmaya yarayan bazı kuşların tüyü
- atom reaktörü
isim, fizik Nükleer parçalanma sonucu oluşan enerjiyi kontrol etmekte kullanılan düzen
- servet
isim Varlık, zenginlik, mal mülk"Servet denen şey çok defa paradan ibarettir." - F. R. Atay
- tüy
isim İnsan ve hayvan derisi üzerinde bulunan ince, kısa, yumuşak ve sık uzantılar"İnce güzel kaşlarının ortasında iki tüyü her zamanki gibi tersine dönmüş." - H. E. Adıvar
- basur
isim, tıp (***) Kalın bağırsağın alt bölümünde ve anüste toplardamarların genişlemesiyle oluşan varis, hemoroit
- şahmerdan
isim Vurucu ağırlığın, mekanik olarak yükselmesi ve düşmesi sonucu dövme işlemi yapan makine
- toplamak
-i Bir araya getirmek"Şairin bütün eserlerini, bütün hatıralarını toplayacak." - O. S. Orhon
- biriktirmek
-i Toplayıp yığmak
- balyoz
isim Taş kırma, kazık çakma, duvar yıkma vb. işlerde kullanılan, çok iri, ağır çekiç, varyos
- öbek
isim Küme"Bahçeye iner, bir çiçek öbeğinin dibinde bir hasır iskemleye otururdu." - F. R. Atay
- kazık
isim Toprağa çakılmak için hazırlanmış, ucu sivri demir veya ağaç"Çadır kazığı." "Hayvanı kazığa bağlamak."
- yığmak
-i, -e Bir tepe oluşturacak biçimde üst üste koymak
- yığılmak
nsz Yığma işine konu olmak veya yığma işi yapılmak"Yarım saate varmadan evdeki bütün çarşaflar, pikeler, yorganlar, yastıklar salonun ortasına yığılmış oluyordu." - E. Şafak
- birikmek
nsz Toplanıp yığılmak"Bu nedenle karısının gözlerinde biriken öfkenin farkına varmadı." - L. Tekin
- hemoroit
isim, tıp (***) Basur
- dünyalık
isim Mal, mülk, servet, para
- büyük meblağ
- kazada çarpıp ezmek
- kazık kakmak
- yığın küme istif
- yığın, küme, büyük miktarda para, servet, yığınla, direk, kazık, hav, tüy, kuru pil, yığmak, yığın haline getirmek, istif etmek
- çok büyük bina