- pek çok
sıfat Yeterinden fazla, bir hayli"Ona hayran olanlarımız pek çok fakat ne yazık ki onu hakkıyla okumuş ve anlamış bulunanlarımız pek azdır." - İ. A. Gövsa
- tam
sıfat Eksiksiz, kesintisiz"Tam iki saat yalandan tamirle uğraştım." - A. Gündüz
- geçmiş
sıfat Geçme işini yapmış
- olgun
sıfat Yenecek duruma gelmiş (meyve)"Oluğun altına bir sepet iri, olgun, renkli şeftali koymuşlar." - R. H. Karay
- uygun
sıfat Yakışır, yaraşır, mutabık, mütenasip"Ne var ki bunları şimdiye kadar kimseye anlatmadığım için uygun ifadeyi bulmakta zorlanıyorum." - İ. O. Anar
- kesintisiz
sıfat Aralıksız"Kesintisiz kahkahalarla gülmekte, sevinçten oynamaktadır." - T. Oflazoğlu
- mutlak
sıfat Salt"Eskilerden üstün olmasa da onlar kadar mutlak bir roman yazmak istiyorum." - H. E. Adıvar
- fevkalade
sıfat Alışılmış olandan ayrı, olağanüstü, beklenmedik, görülmedik, işitilmedik"Eserin aslına fevkalade sadakat gösterilmiş olması da ayrıca kayda şayandır." - A. H. Çelebi
- ikmal etmek
bitirmek, tamamlamak"Kolordu ikmaliyle ilgili bir iş için görevli olarak gelmiş." - A. İlhan
- mükemmel
sıfat Kusursuz"Sesinizin tonalitesi mükemmel." - N. Hikmet
- tamamlamak
-i Eksiksiz, tamam duruma getirmek, bütünlemek"Rehberim sille, tokat hatta asker süngüsü, bir hayli darbe yedikten sonra işini tamamladı." - N. F. Kısakürek
- müthiş
sıfat Korkuya düşüren, korkunç, dehşetli"Aradan yıllar geçti. Hâlâ o müthiş uğultu ve çatırdamayı içimden silemedim." - N. F. Kısakürek
- tamamen
zarf Bütün olarak, büsbütün, baştan sona"Ulaşım çileleri böylece giderilince köprüyü tamamen unutmuşlardı." - A. Kulin
- bitirmek
-i Bitmesini sağlamak, sona erdirmek, tüketmek, tamamlamak, sonuçlandırmak"Bu işi sonuna kadar bitirmek lazım." - P. Safa
- kusursuz
sıfat Kusuru olmayan, mükemmel"Kadının kendi şiir hem kusursuz bir şiir." - A. Gündüz
- hatasız
sıfat Hatası olmayan, yanlışlığı bulunmayan"Hatasız bir ödev."
- eksiksiz
sıfat Eksiği olmayan, tam, tamam
- ideal
isim, felsefe Ülkü"Büyük ideal sahiplerinin ilk kudretleri ketum oluşlarıdır." - A. Gündüz
- yetkin
sıfat Gerekli olgunluğa erişmiş, olgun, kâmil, mükemmel"Bizim ülkemizde böyledir: Yetkin çalışmalar görmezden gelinir." - S. İleri
- mükemmelleştirmek
-i Mükemmel duruma getirmek"Hele mektebin iç ve ruh tarafını mükemmelleştireyim diyecek olsam iş daha sarpa sarar." - R. N. Güntekin
- belirsiz geçmiş zaman
Türkçe-Dil Bilgisi, Miş'li geçmiş zaman. Duyulan geçmiş zaman ya da öğrenilen geçmiş zaman da denir, işin anlatıştan önce yapıldığını bildiren zaman."-miş"ekiyle yapılır. İş, başkasından duyulmuştur.
- kusursuzluk
isim Kusursuz olma durumu"Başının çizgilerine, kusursuzluğuna hayran kaldığım Amerikalı değil." - H. C. Yalçın
- bitmiş
- aynı çiçekte hem erkeklik hem dişilik uzvu olan
- geçmiş zamanlı fiil
- iyice öğrenilmiş
- kusursuzluk.
- mükemmel olarak. perfectness mükemmellik
- mükemmel, kusursuz, eksiksiz, tam, mükemmelleştirmek
- mükemmelleştirici surette
- mükemmelleştirici surette.
- tam kusursuz
- tamamlayıcı. perfectively tamamlayıcı olarak
- tekamül ettirmek. perfectibil'ity kemale erme kabiliyeti. perfectible tamamlanabilir
- tekâmül ettirilebilir. perfective mükemmelleştirici