- açık
sıfat Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı"Açık pencereden, pastırma yazının mavi ışıkları girmekte." - E. Atasü
- sarı
isim Yeşil ile turuncu arasında bir renk, limon kabuğu rengi
- dönük
sıfat Dönmüş, çevrilmiş (kimse)"Sırtı dönük orta yaşlı adam doğruldu." - Y. Atılgan
- hudut
isim Sınır"Bir çiçek dermeden sevgi bağından / Huduttan hududa atılmışım ben" - F. N. Çamlıbel
- sinir
isim, anatomi Duyu ve hareket uyarılarını beyinden organlara, organlardan beyne ileten beyazımsı teller ve bu tellerin oluşturduğu demet"Koket ruhu artık yüzünün sinirlerini idare etmiyordu." - R. N. Güntekin
- soluk
isim Akciğerlere çekilen, akciğerlerden atılan hava, nefes"Kalp gitgide hafiflemekteydi ve soluklarda hafif bir hışıltı başlamıştı." - R. N. Güntekin
- soluk
sıfat Rengi atmış olan, solmuş, uçuk"General, soluk dudaklarını parmaklarının arasına alarak acı acı gülüyor." - E. M. Karakurt
- yetki
isim Bir görevi, bir işi yasaların verdiği imkânlara göre, belli şartlarla yürütmeyi sağlayan hak, salahiyet, mezuniyet"Büyük Millet Meclisi Başkumandanlık yetkilerini Mustafa Kemal Paşa'ya devretmişti." - T. Buğra
- mat
isim Satranç oyununda taraflardan birinin yenilgisi
- mat
sıfat Parlak olmayan, donuk
- solgun
sıfat Rengini, tazeliğini, canlılığını veya parlaklığını yitirmiş olan, solmuş"Öyle solgun, öyle zayıftı ki bir yolcudan ziyade bir hastaya benziyordu." - O. S. Orhon
- renksiz
sıfat Rengi olmayan"Islak topraklardan renksiz dumanlarla beraber keskin bir toprak kokusu yükseliyor." - H. E. Adıvar
- donuklaşmak
nsz Donuk duruma gelmek"Sonra birdenbire donuklaşarak müdüre sordu." - T. Buğra
- donuklaştırmak
-i Donuk duruma getirmek
- solmak
nsz Rengini yitirmek, rengi uçmak"Sen, yüzü beyaz güller gibi solan / Adın ve senin?" - T. Oflazoğlu
- ağarmak
nsz Beyazlaşmak"Sakalı ağardı fakat gönlü kocamadı." - N. Nâzım
- kazık
isim Toprağa çakılmak için hazırlanmış, ucu sivri demir veya ağaç"Çadır kazığı." "Hayvanı kazığa bağlamak."
- sararmak
nsz Sarı olmak, rengi sarıya dönmek"Sigaradan sararmış dişleriyle dolgun dudaklarını kemiriyor." - A. Ümit
- renksizlik
isim Renksiz olma durumu"Bu açık ve soluk havanın renksizliği içinde adanın yeşillikleri kıyılara ve havaya yeşil kurşuni gölgeler salıyor." - H. E. Adıvar
- limit
isim Sınır
- matlık
isim Mat olma durumu
- solgunlaşmak
nsz Solgun duruma gelmek"O anda yalnız kahveye değil neredeyse bütün Niksar'a hüzün çöker, lambaların ışığı solgunlaşırdı." - C. Külebi
- rengi atmak
- beti benzi atmak
- parmaklık çubuğu
- salâhiyeti haricinde
- saranmak
- sivri uçlu kazık
- belirli kimselerin oturmasına tahsis edilmiş mıntıka
- donuk. palefaced beti benzi atmış rengi uçmuş. palely solgun bir şekilde renksiz olarak. paleness solgunluk
- donuklaştırmak.
- etrafı parmaklık veya çitle çevrilmiş yer
- kanı çekilmiş
- matlık.
- saramak
- soluk mat
- sınırlandırılmış herhangi bir şey. beyond the pale yetkisi dışında
- toplum düzenine aykırı. within the pale sınırı içinde
- yetkisi dahilinde
- yetkisi dahilinde.