- açı
isim, matematik Birbirini kesen iki yüzey veya aynı noktadan çıkan iki yarım doğrunun oluşturduğu geometrik biçim, zaviye
- zahmet
isim Güçlük"Yalnız rica ederim, bir an için bir zahmet ve fedakârlık daha yapın." - H. F. Ozansoy
- ceza
isim Uygunsuz davranışlarda bulunanlara uygulanan üzüntü, sıkıntı, acı verici işlem veya yaptırım"O, olası ihanetim için cezalardan ceza beğenirken, ben de elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyordum." - E. Şafak
- dert
isim Üzüntü"Göz göz oldu yüreğim, gözlerinin derdinden" - Halk türküsü
- emek
isim Bir işin yapılması için harcanan beden ve kafa gücü, zahmet"Ücret emeğin karşılığıdır." - Anayasa
- Ağrı
isim Vücudun herhangi bir yerinde duyulan şiddetli acı"Anlaşılan kollarındaki ağrı biraz daha sürecek." - A. Ümit
- sancı
isim İç organlarda batar veya saplanır gibi duyulan, nöbetlerle azalıp çoğalan ağrı"Ani bir diş ağrısı gibi, manevi bir sancı ruhumu burmaya başladı." - H. C. Yalçın
- sızı
isim Hafif ve ince ağrı"Fakat her an, her an yine / İçimde aynı sızı" - H. F. Ozansoy
- kırmak
-i Sert şeyleri vurarak veya ezerek parçalamak"Taşları kırmak. Bardağı kırmak."
- sel
isim Sürekli yağan yağmurdan veya eriyen kardan oluşan, geçtiği yerlere zarar veren taşkın su, su taşkını
- atılım
isim Atılma işi
- incitmek
-i İncinmesine yol açmak"Sol ayağımı geçen gün biraz incitmiştim." - A. Gündüz
- işkence
isim Bir kimseye maddi veya manevi olarak yapılan aşırı eziyet
- acıtmak
-i Acılık vermek"Karabiber yemeği acıttı."
- karamsar
sıfat, felsefe Kötümser
- dikkat etmek
duygularla düşünceyi bir şey üzerinde toplamak, uyanık davranmak"Onun kalbini, haysiyetini kıracak sözler söylenmeden bu zarif hareketle her şeyin anlatılmış olması dikkate şayandır." - A. H. Çelebi
- cefa
isim Zulüm"Esirlikte ve cefada, millet ruhunu tavlandıran bir sır olduğuna o akşam inandım." - R. E. Ünaydın
- elem
isim Acı, üzüntü, dert, keder"Bu derdi huy edinenler elem çekmez." - N. F. Kısakürek
- keder
isim Acı, üzüntü, dert, sıkıntı, ızdırap, tasa"Hiçbir kederim yoktu ki onun bir tatlı kelamıyla bertaraf olmasın." - A. H. Müftüoğlu
- acımak
nsz Tadı acı duruma gelmek, acılaşmak"Yağ acıdı."
- ağrımak
nsz Vücudun bir yeri ağrılı durumda olmak"Başı ağrımak. Dişi ağrımak."
- yara
isim Keskin bir şeyle veya bir vuruşla vücutta oluşan derin kesik"Yaranı tımar ettiler mi?" - N. Hikmet
- azap
isim Büyük sıkıntı, eziyet, ezinç"Azabın, biliyorum, ölümden daha derin / Baba, isyan etmesin gökyüzüne kederin" - F. N. Çamlıbel
- eziyet etmek
zahmet ve sıkıntı vermek, canını yakmak
- itina
isim Özen"Büyük bir itina ile yalancı dolma doldurdu." - H. E. Adıvar
- ıstırap
bakınız ızdırap
- üzmek
-i Üzüntü vermek"Onu biraz üzerim ama zekâsına da bayılırım." - S. F. Abasıyanık
- özen
isim Bir işin elden geldiğince iyi olmasına çabalama, özenme, itina, ihtimam"Her konuya kibar bir ses ve bir iki sözcükle katılmak özenindeydi." - Ç. Altan
- keder vermek
üzüntü vermek, kederlendirmek, tasalandırmak"Hiçbir kederim yoktu ki onun bir tatlı kelamıyla bertaraf olmasın." - A. H. Müftüoğlu
- ihtimam
isim Özen"Her yeni binaya naklinde ihtimamla taşındı durdu." - H. F. Ozansoy
- eziyet
isim Zulüm
- acı vermek
birinin üzülmesine sebep olmak, incitmek"Acıyı sever."
- ızdırap
Acı, üzüntü, sıkıntı, keder"Baba dehşet ve ızdırap içinde yakasını gevşetmeye uğraşır." - A. M. Dranas
- kederlendirmek
-i Keder, üzüntü duymasına yol açmak, acı vermek
- ağrı, sızı, acı, ıstırap, baş belası, üzmek, kırmak, incitmek, kalbini kırmak
- zahmet meşakkat