-
para cezası : isim İşlenen bir suçun para karşılığının devlete ödenmesini öngören ceza
-
cezaevi : isim Hükümlülerin içinde tutuldukları yapı, hapishane, mahpushane, dam, kodes, mahbes
-
ceza sahası : isim, spor Ceza alanı
-
ölüm cezası : isim, hukuk İdam
-
ağır ceza : isim, hukuk Beş yıldan yukarı olan hapis cezaları
-
ağır ceza mahkemesi : isim, hukuk İllerde ve bazı ilçelerde kurula, bir başkan ve iki üyeden oluşan, asliye ceza mahkemelerinin bir dalı olan mahkeme
-
ağır hapis cezası : isim, hukuk Yirmi yıl veya ömür boyu hapis cezası
-
ceza alanı : isim, spor Futbolda ve hentbolda bir oyuncunun bilerek yaptığı kural dışı davranışın penaltı ile cezalandırıldığı veya kalecinin topu elle tutmasına izin verildiği alan, penaltı alanı, ceza sahası, penaltı sahası, onsekiz
-
ceza atışı : isim, spor Futbol ve hentbolda ceza alanı dışında yapılan kural dışı bir hareket sebebiyle yapılan atış, ceza vuruşu
-
ceza hukuku : isim, hukuk Suç kapsamı içine giren eylemler ile bunlara uygulanacak cezaları inceleyen hukuk dalı
-
ceza reisi : isim Ağır ceza mahkemesi başkanı
-
ceza vuruşu : isim, spor Ceza atışı
-
nakdî ceza : isim Para cezası
-
beden cezası : isim İnsan vücudu üzerine uygulanan ceza
-
hafif hapis cezası : isim, hukuk Ayrı hücreye kapatılmaksızın çektirilen hapis cezası
-
idam cezası : isim, hukuk İdam
-
kınama cezası : isim Bir görevlinin iş yerindeki davranışının yasa ve tüzüğe aykırı olduğunu bildiren ceza"Uyarma ve kınama cezalarıyla ilgili olanlar hariç, disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz." - Anayasa
-
kürek cezası : isim Gemilerde kürek çekme yoluyla uygulanan ceza"Bu on gün bana on senelik bir kürek cezası gibi geldi." - Ö. Seyfettin
-
pranga cezası : isim Pranga ile cezalandırma
-
ceza almak : -de cezalandırılmak"O, olası ihanetim için cezalardan ceza beğenirken, ben de elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyordum." - E. Şafak
-
ceza çekmek : hapiste yatmak"O, olası ihanetim için cezalardan ceza beğenirken, ben de elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyordum." - E. Şafak
-
ceza görmek : kendisine ceza verilmek, cezalandırılmak"O, olası ihanetim için cezalardan ceza beğenirken, ben de elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyordum." - E. Şafak
-
ceza vermek : cezalandırmak"O, olası ihanetim için cezalardan ceza beğenirken, ben de elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyordum." - E. Şafak
-
ceza yazmak : ceza kesmek"O, olası ihanetim için cezalardan ceza beğenirken, ben de elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyordum." - E. Şafak
-
ceza yemek : cezalandırılmak"O, olası ihanetim için cezalardan ceza beğenirken, ben de elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyordum." - E. Şafak
-
cezasını bulmak : hak ettiği kötü sona uğramak"O, olası ihanetim için cezalardan ceza beğenirken, ben de elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyordum." - E. Şafak
-
cezasını çekmek : yaptığı bir kusur veya tedbirsizliğin zararına uğramak"O, olası ihanetim için cezalardan ceza beğenirken, ben de elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyordum." - E. Şafak
-
cezaya çarptırmak : cezalandırmak"O, olası ihanetim için cezalardan ceza beğenirken, ben de elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyordum." - E. Şafak