- madde
isim Duyularla algılanabilen nesne
- amaç
isim Ulaşmak istenilen sonuç, maksat"Evet ama öteki kızı bu iş için kaçırdılarsa amaçlarına ulaştılar." - A. Ümit
- nisan
isim Yılın dördüncü ayı, april
- iş
isim Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
- konu
isim Konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce, olay veya durum, mevzu, süje"Öğretmenimizin verdiği konuları manzum yazardım bazen." - Y. Z. Ortaç
- tümleç
isim Tümleyen şey, mütemmim
- eşya
isim Türlü amaçlarla kullanılan, insan yapısı, taşınabilir cansız nesneler"Güçlük, ev bulmak ve eşyayı taşımak derdiyle başlar." - B. Felek
- karşı çıkmak
dışarıdan gelenleri karşılamaya gitmek"Karşımdaki kitap rafında eserlerim sırayla duruyor." - H. E. Adıvar
- hedef
isim Nişan alınacak yer, nişangâh
- nesne
isim Belli bir ağırlığı ve hacmi, rengi olan her türlü cansız varlık, şey, obje
- karşı gelmek
başkaldırmak"Karşımdaki kitap rafında eserlerim sırayla duruyor." - H. E. Adıvar
- şey
isim Madde, eşya, söz, olay, iş, durum vb.nin yerine kullanılan, belirsiz anlamda bir söz"İnsan bir şeyin değerini ondan yoksun kalınca anlıyor." - Halikarnas Balıkçısı
- macera
isim Baştan geçen ilginç olay veya olaylar zinciri, serüven, sergüzeşt, avantür"Türk şiirinin ve Türk musikisinin bir gurbet macerası olduğunu bilirdim." - A. H. Tanpınar
- mesele
isim Sorun"Gazeteler vakit vakit bir meseleyi öne sürerler." - N. Hikmet
- cisim
isim Doğada element, bileşik veya bunların karışımları hâlinde bulunan, kütlesi ve ağırlığı olan, duyularla algılanabilen şey
- itiraz etmek
bir düşünce veya kararı benimsemeyerek karşı çıkmak, karşı çıkmak"Benim bunlara itirazım yoktu. Tek itirazım, annemin oynamaya kaldırılmasıydı." - A. Kutlu
- karşılık vermek
küçük büyüğüne karşı gelmek"Haykırışlarına etraftan karşılık gelmiyordu." - H. R. Gürpınar
- garaz
isim Kin
- maksat
isim İstenilen şey, amaç, gaye, erek"Bugün oraya gitmeden evvel, Maarif idaresine uğradım. Maksadım evrakı geriye almaktı." - R. N. Güntekin
- objektif
sıfat, felsefe Nesnel, subjektif karşıtı"Bunu ben objektif bir haber diye yazıyorum." - N. Hikmet
- obje
isim, felsefe Nesne"Şimdi bunlar sırf müzelik birer obje olarak duruyorlar." - H. Taner
- gaye
isim Elde edilmesi gereken, ulaşılmak istenen şey, amaç"İnsanoğlunun gayesi ölmek değil, yaşamak ve galebe çalmaktır." - M. Kaplan
- amaçsız
sıfat Amacı olmayan, gayesiz
- uygun görmemek
- itirazı olmak
- razı olmamak
- amaçsız.
- görülür veya dokunulur şey
- iddia olunan şey. object glass bir mikroskop veya teleskopun hedefe yakın olan merceği veya mercekleri
- ikinci nesne. Money is no object. İş parada değil. objectless gayesiz
- itiraz olarak ileri sürmek.
- nesne, şey, madde, obje, amaç, mevzu, konu, nesne, tamamlık, karşı çıkmak, itiraz etmek
- objektif. object lesson ibret. direct object nesne. indirect object tümleç