- açık
sıfat Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı"Açık pencereden, pastırma yazının mavi ışıkları girmekte." - E. Atasü
- kötü
sıfat İstenilen, beğenilen nitelikte olmayan, hoşa gitmeyen, fena, iyi karşıtı"Hamakat, dalalet ve kötü niyetin bu kadarına söylenebilecek bir şey yoktur." - N. F. Kısakürek
- bedbaht
sıfat Mutsuz, bahtsız, talihsiz"Kocasının akşamcılığından manen ve maddeten bedbahttı." - Y. K. Beyatlı
- pis
sıfat Leke, toz veya kirle kaplı olan, kirli, iğrendirici, murdar, mülevves
- fena
sıfat İyi nitelikte olmayan, kötü"Rüşvet aslında fena şeydir fakat daha fenası rüşvet ayıplığını kaybetmişliktir." - B. Felek
- fena
isim Ölümlülük
- hasta
sıfat Hastalık, kaza veya yaralanma dolayısıyla fizik veya ruh sağlığı bozulmuş ve tedavi edilmesi gereken kimse, rahatsız"Annem o evin önü sofalı bir odasında hasta yatıyordu." - Y. K. Beyatlı
- aşağılık
isim Aşağı olma durumu, adilik
- acıklı
sıfat Acındıracak, acı verecek nitelikte olan, dokunaklı, üzücü, koygun"Bu âdet bir fabrika sahibinin acıklı hayat hikâyesiyle birlikte kondulara yayıldı." - L. Tekin
- boş
sıfat İçinde, üstünde hiç kimse veya hiçbir şey bulunmayan, dolu karşıtı"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
- berbat
sıfat Kötü"Eskisinden daha berbat, iyileşmek ne gezer." - M. A. Ersoy
- aynasız
sıfat Aynası olmayan
- mutsuz
sıfat Mutlu olmayan, bedbaht, saadetsiz
- ağrılı
sıfat Ağrıyan, ağrısı olan"Ağrılı diş."
- sefil
sıfat Sefalet çeken, yoksul"Bu, korkunç bir çocukluğun, sefil, bahtsız bir çocukluğun devamıdır." - S. F. Abasıyanık
- yetersiz
sıfat Gerekli bilgi ve yeteneği olmayan, yeterliği olmayan, kifayetsiz, ehliyetsiz
- perişan
sıfat Dağınık, düzensiz, karmakarışık"Ne kadar toplasan perişandır / Toplanır saçlarım dağılmak için" - C. Şehabettin
- zavallı
sıfat Acınacak kadar kötü durumda bulunan"Zavallı hekim kendisine zorla yutturulan afyonların tesiriyle yığıldığı yerden bir daha kalkamadı." - N. F. Kısakürek
- dertli
sıfat Derdi olan"Dertli hâlinden ne bile / Yüreği sağ olan kişi" - Yunus Emre
- gariban
sıfat Kimsesiz, zavallı, garip
- sefalet
isim Yoksulluk, yoksulluk sıkıntısı"İnsan onu bir gördü mü evlerin, sokakların sefaletini unutur giderdi." - T. Buğra
- süfli
sıfat Aşağı, aşağılık, bayağı, adi"Sabri'nin maceraları hep böyle süfli şeylerden ibaret değildi." - R. N. Güntekin
- çok az
- acınacak halde
- acınacak
- mutsuz, perişan, sefil, kötü, berbat
- pek fakir
- pek kötü
- sefalet getiren