- asık surat
sıfat Asık suratlı
- Dünya
isim Üzerinde yaşadığımız toprak ve denizler, yeryüzü
- alt
isim Bir şeyin yere bakan yanı, zir, üst karşıtı"Pantolonlarımızı şiltelerimizin altına seriyoruz, onlar bütün hafta orada ütüleniyor." - Z. O. Saba
- aşağı
isim Bir şeyin alt bölümü, zir, yukarı karşıtı
- küçük düşürmek
değerini veya şerefini sarsmak"Duvar, çeşitli küçük kâğıtlara basılmış resimlerle kaplıydı." - A. Kutlu
- karartmak
-i Rengini karaya çevirmek, esmerleştirmek, siyahlaştırmak"Güneş tenini karartmış."
- indirmek
-i Yüksekten, sarp ve kötü yerden veya yukarıdan aşağıya inmesini sağlamak"Zeynep'i o sel yatağından, yağdan kıl çeker gibi indirdi." - Y. Kemal
- inmek
-den Yüksekten veya yukarıdan aşağıya doğru gelmek
- azaltmak
-i Az denecek bir miktara indirmek"İlk işleri kullandıkları renkleri azaltmak oluyor." - B. R. Eyuboğlu
- rezil etmek
isteyerek veya istemeyerek birini çok utanacak güç bir duruma sokmak"Ah, seni serseri, rezil, alçak seni! Demek bana başkaldırıyorsun!" - N. Hikmet
- düşürmek
-e Düşmesine yol açmak, düşmesine sebep olmak"Ben şimdi buracıkta tarağımı düşürmüşüm, gördünüz mü?" - O. C. Kaygılı
- azalmak
nsz Az denecek bir miktara inmek"Bakımsızlıklarla göçüp gitmiş bir cihan / Mevsimler soğumuş, sular azalmış" - F. H. Dağlarca
- eksilmek
nsz Azalmak, az duruma gelmek"Doktorun eksilmeyen güleçliğini, cana yakınlığını maske sanıyor." - T. Buğra
- batmak
nsz Bir sıvının üstündeyken içine gömülmek"Sonra hani bir gemimiz batmıştı." - S. F. Abasıyanık
- alçaltmak
-i Alçak duruma getirmek"Yastığımızı alçaltsak da yükseltsek de boynumuz ağrır." - Y. K. Karaosmanoğlu
- düşmek
-e Yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek"Havada uçan kuş, vurulmuş gibi birdenbire sokağa düşüyor." - R. N. Güntekin
- alçalmak
nsz Alçak duruma gelmek, yüksekten aşağı doğru inmek"Rüzgâr gece beyaza boyanmış konduların üstüne doğru alçaldı." - L. Tekin
- zayıflatmak
-i Zayıf olmasına yol açmak"Zayıflamaktan değil, onu zayıflatmaktan çekinmiyordum." - F. R. Atay
- küçültmek
-i Büyükken daha küçük duruma getirmek"Lokmasını bir iki kez çiğneyerek küçülttü." - N. Cumalı
- abaşo
isim, denizcilik Gemiyi baştan veya kıçtan halatla karaya bağlama
- eksiltmek
-i Eksik duruma getirmek, sayısını azaltmak"Bu cephe, harbin dehşetini eksiltmiyor, artırıyor." - N. F. Kısakürek
- getirmek
-e Gelmesini sağlamak"Dün bir deri bir kemik hâlinde eve getirip bırakmışlar." - R. N. Güntekin
- somurtmak
nsz Küskünlüğünü, bir şeye sıkıldığını, keyifsizliğini anlatacak biçimde yüzünü buruşturmak, surat asmak"Akşam gezintisinin suya düştüğünü anladığı için somurtmakta ve yerinden bile kalkmamaktadır." - N. F. Kısakürek
- surat asmak
kaşlarını çatıp yüzüne küskün veya dargın bir anlam vermek, somurtmak"Neredense suratına bir de sinek musallat olmuştu." - A. İlhan
- tenzil etmek
indirmek
- daha aşağı
- alt, azaltmak, kısmak, düşürmek, azalmak, kısılmak, düşmek, indirmek,
- en aşağıda olan
- kararmış
- pesleştirmek