-
surat asmak : kaşlarını çatıp yüzüne küskün veya dargın bir anlam vermek, somurtmak"Neredense suratına bir de sinek musallat olmuştu." - A. İlhan
-
surat (veya suratı) bir karış : öfkeli, kızgın ve somurtkan"Neredense suratına bir de sinek musallat olmuştu." - A. İlhan
-
surat etmek : birine karşı küskün durmak, asık yüzlü olmak"Neredense suratına bir de sinek musallat olmuştu." - A. İlhan
-
surat kalmamak : utanmaz duruma gelmek"Neredense suratına bir de sinek musallat olmuştu." - A. İlhan
-
surat mahkeme duvarı : asık suratlı, kimseye gülmeyen, suskun duran"Neredense suratına bir de sinek musallat olmuştu." - A. İlhan
-
surata bak süngüye davran : çok asık suratlı kimseler için kullanılan bir söz"Neredense suratına bir de sinek musallat olmuştu." - A. İlhan
-
suratı bir karış asılmak : öfkelenmek, kızmak ve somurtmak"Neredense suratına bir de sinek musallat olmuştu." - A. İlhan
-
suratı değişmek : bir kimseye karşı davranışı değişmek, daha sert bir durum almak"Neredense suratına bir de sinek musallat olmuştu." - A. İlhan
-
suratı kasap süngeriyle silinmiş : "utanması, sıkılması kalmamış" anlamında kullanılan bir söz"Neredense suratına bir de sinek musallat olmuştu." - A. İlhan
-
suratı sirke satmak : öfkeli, kızgın olduğu anlaşılmak"Neredense suratına bir de sinek musallat olmuştu." - A. İlhan
-
suratına indirmek : tokat atmak"Neredense suratına bir de sinek musallat olmuştu." - A. İlhan
-
suratından düşen bin parça olmak : öfke veya küskünlükten ileri gelen can sıkıntısıyla suratı asık olmak"Neredense suratına bir de sinek musallat olmuştu." - A. İlhan
-
suratını dağıtmak : yüzüne zarar verecek biçimde dövmek"Neredense suratına bir de sinek musallat olmuştu." - A. İlhan
-
suratını ekşitmek (veya buruşturmak) : yüzüne memnun olmadığını belirten bir anlam vermek"Neredense suratına bir de sinek musallat olmuştu." - A. İlhan