- yumuşak
sıfat Dokunulduğunda veya üzerine basıldığında çukurlaşan, eski biçimini kaybeden, katı karşıtı"Pamuk yumuşaktır."
- açık
sıfat Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı"Açık pencereden, pastırma yazının mavi ışıkları girmekte." - E. Atasü
- geniş
sıfat Eni çok olan, enli, vâsi"Geniş, bomboş bir taşlığın serin, rutubetli küf kokusu duyuldu." - P. Safa
- serbest
sıfat Hiçbir şarta bağlı olmayan, istediği gibi davranabilen, erkin
- bol
sıfat İçine girecek şeyin boyutlarından daha büyük veya geniş olan, dar karşıtı"Bol zamanıma yetişti de ben onu böyle şımarık büyüttüm." - P. Safa
- bol
isim Özel bir cam içinde likör, şarap, meyve ve maden suyu karıştırılarak hazırlanan içki
- hafif
sıfat Tartıda ağırlığı az gelen, yeğni, ağır karşıtı
- başıboş
sıfat Bir şeye veya kimseye bağlı olmayan"Başıboş yaşayışa alışkın değildir." - H. Taner
- oynak
sıfat Kımıldayan, yerinde sağlam durmayan, hareketli"Boğaz'ın oynak ve çırpıntılı sularına açıldı mı korkuya benzer bir ürperti geçirilir." - S. Ayverdi
- üstünkörü
sıfat İnceliklerine inmeden, özen göstermeden, gelişigüzel, baştan savma yapılan
- ishal
isim Olağandan daha çok, daha sık ve sulu dışkı çıkarma, sürgün, ötürük, iç sürme, cır cır, amel, linet, kabız karşıtı
- serbest bırakmak
tutuklu veya gözaltında bulunan birini serbest, özgür duruma getirmek, tahliye etmek
- hafifmeşrep
sıfat Davranışları, içinde bulunduğu toplumun ahlak anlayışına uymayan (kadın), hafif yollu
- ayrı ayrı
sıfat Birbirinden ayrı olan, değişik"Çıkardıkları metal kutuları, gazeteleri ve cam şişeleri ayrı ayrı çuvallara doldurup götürüyorlar." - E. Şafak
- seyrek
sıfat Benzerleri veya parçaları arasında çok aralık bulunan, aralıklı, sık karşıtı"Öğle vapurlarının seyrek ahalisi içinden sıyrıldı, koşarak merdivenleri çıktı." - P. Safa
- çözmek
-i Düğümlü, bağlı veya sarılı bir şeyi açmak
- açmak
-i Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek"Kapıyı açıp içeri giriyorum." - A. Ağaoğlu
- azat etmek
Tarih, Kölenin hürriyetini vermek, serbest bırakmak. Derebeyliklerde bir insanı toprak kölesi durumundan kurtarmak.
- ahlaksız
sıfat Ahlak kurallarına uymayan
- muğlak
sıfat Anlaşılması güç, anlaşılmaz, karışık, çapraşık"Son günlerin karşı, muğlak vakalarını tahlil edemedi." - P. Safa
- müphem
sıfat Belirsiz"Akşamları başında müphem bir hararet, oysa elleri ayakları buz." - A. İlhan
- hemen hemen
zarf Nerede ise, az zaman sonra"Hemen hemen hepsi vatana döndüler." - B. Felek
- gevşek
sıfat Sıkı veya gergin olmayan, gevşemiş olan"Bizim dost, gevşek kravatıyla, çözük yakasını şöyle bir okşadı." - Ç. Altan
- bağsız
sıfat Bağı bulunmayan"Bağsız ayakkabı."
- dağınık
sıfat Geniş bir alana yayılmış olan
- gevşetmek
-i Sertlik ve gerginliğini bozmak
- intizamsızlık
isim Düzensiz olma durumu, düzensizlik, karışıklık
- kaçmak
-e Hızla koşup bir yere saklanmak"Bir tehlike sezdiğin anda hemen eve kaçarsın." - H. R. Gürpınar
- kurtulmak
nsz Tehlikeli veya kötü bir durumu atlatmak"Beni musluğa götüren namuslu polisler kurtulduğumu görünce sevindiler." - A. Gündüz
- salıvermek
-i Bırakmak, koyuvermek, serbest bırakmak"Siz onları ben gelene kadar salıvermeyin lütfen, dedi." - A. Kulin
- şüpheli
sıfat Kuşkulu"Mazisi şüpheli kadınlarla evlenmek, insanı sonraları rahatsız eder." - P. Safa
- atmak
-i, -e Bir cismi bir yöne doğru fırlatmak"Taşı suya atmak."
- hoppa
sıfat Yaşına uymayan davranışlarda bulunan, delişmen, serbest, koket, ağırbaşlı karşıtı"Bu hoppa oğlan, karısına ne diller dökecek, ne potlar kıracak, ne çamlar devirecekti." - H. R. Gürpınar
- kararsızlık
isim Kararsız olma durumu, tereddüt"Benim yerimde kim olsa başka türlü yapamayacağına emin olduğumdan bu kararsızlıklarımı mazur görüyorum." - R. H. Karay
- rastgele
sıfat Gelişigüzel"Bu özü susma ile tanımlamak pek kişisel, rastgele bir yargı kurmak oluyor." - N. Uygur
- özgür
sıfat Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya, şarta bağlı olmayan, serbest, hür"Muallim Naci'den önceki çevirmenler de çok özgür bir çeviriden yanadırlar." - S. Birsel
- sıkı olmayan
- ahlakça serbest
- ahlâksızca
- eğlencede
- hapisten çıkarmak
- iffet sahibi olmayan
- ishal olmuş
- kabız değil
- sıkışık olmayan
- bağsız, serbest, başıboş, dağınık, ayrı ayrı, gevşek, sıkı olmayan, çözülmüş,
- aklından zoru olmak. let loose salıvermek
- ayırmak. cut loose ilişkiyi kesmek
- başıboş salıvermek. loosely gevşek olarak
- cümbüş etmek
- cümbüşte. play fast and loose hile ile davranmak
- gevşek başıboş
- hapishaneden kaçıp kurtulmak. cast loose çözmek
- kabaca. looseness gevşeklik
- kararsızlık.
- sıkı ve bağlı olmayan
- çözüp koyvermek. on the loose serbest
- özü sözü birbirine uymamak. set veya turn loose serbest bırakmak