- yardım
isim Kendi gücünü ve imkânlarını başka birinin iyiliği için kullanma, muavenet"Oğlunun yardım dileyen bakışlarını görmezden gelerek kahvaltı masasına oturdu." - E. Şafak
- güdüm
isim Yönetme işi, idare
- işaret
isim Anlam yükletilen şey, anlamlı iz, im"Noktalama işaretleri."
- idare
isim Yönetme, yönetim, çekip çevirme"Bu zat, propagandayı tertip ve idareye memur imiş." - Atatürk
- kılavuz
isim Yol gösteren, tarihî ve turistik yerleri gezerken bilgi aktaran kimse, rehber"Ilıca hamamından ercecik kalkın / Kılavuz seçin de Şahren'i geçin" - Halk türküsü
- yönlendirme
isim Yönlendirmek işi, oryantasyon
- öğüt
isim Bir kimseye yapması veya yapmaması gereken şeyler için söylenen söz, nasihat"Bütün öğütlerine itaat ettiğim hâlde hiçbir şeye muvaffak olamıyorduk." - A. Gündüz
- kılavuzluk
isim Kılavuz olma durumu, rehberlik, delalet"Hayatı sevmek için başkalarının kılavuzluğuna ihtiyacımız yoktur." - A. M. Dranas
- rehberlik
isim Kılavuzluk"Şuursuz olarak bir 'eczane' kelimesinin rehberliğini arıyordu." - P. Safa
- önderlik
isim Önder olma durumu, öncülük, liderlik"Bu önderliği onların yapması daha doğru olmaz mı?" - H. Taner
- tavsiye
isim Öğütleme, yol gösterme"Doktorların tavsiyesini yerine getirmek için de yürüye yürüye evine vaktinde yetişir." - A. Ş. Hisar
- hidayet
isim, din b. (***) Doğru yol, hak olan Müslümanlık yolu
- delâlet
Kur’an-ı Kerim, Kılavuzluk, aracılık. İz, işaret.
- yol gösterme
- (A.B.D.) eğitim sırasında çocuğa ve ailesine öğüt verme ve yol gösterme.
- yardım, öğüt, akıl, yol gösterme