- temel atmak
bir yapının temellerini yapmaya başlamak"Evin temelleri sökülüyor gibi sarsılıyor." - H. E. Adıvar
- kalıba dökmek
dökmecilikte erimiş madeni kalıbın içine akıtmak"İstenilen kalıplarda ve istenilen nüanslarda heykeller yapılabilir." - P. Safa
- dayanmak
-e Bir yere yaslanmak, kendini dayamak"Odalardan birinde köşeye dayanmış bir adam, sanki sızmış gibi görünüyor." - M. Ş. Esendal
- bulmak
-i Arayarak veya aramadan bir şeyle, bir kimse ile karşılaşmak"Kafam her an bir konu bulmak için binbir çeşit şeye müracaat ediyor." - H. E. Adıvar
- yapmak
-i Ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek"Her görevi ayrım gözetmeden aynı titizlikle yapmak başarının sırrıdır." - Ç. Altan
- kurmak
-i Bir şeyi oluşturan parçaları birleştirerek bütün durumuna getirmek, monte etmek"Geniş çöl ufukları arasında çadırlarımızı kurduk." - F. R. Atay
- inşa etmek
kurmak, yapmak"Köprü inşası."
- tesis etmek
kurmak, ortaya çıkarmak, oluşturmak
- bulunmak
nsz Bulma işine konu olmak"Yerde para bulundu."
- dökmek
-i Sıvı veya tane durumunda olan şeyleri bulundukları kaptan başka bir yere boşaltmak"İhtiyar karısı pırıl pırıl kalaylı maşrapa ile ona su dökecek." - S. F. Abasıyanık
- oluşturmak
-i Oluşmasını sağlamak, meydana getirmek, teşekkül ettirmek, tekvin etmek"Bu kahraman orduyu doğuran ve oluşturan bu millet var oldukça: Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak!" - B. Felek
- eritmek
-i Erimesini sağlamak, erimesine yol açmak"Fazla yağlarını eritmek için karısı ile yürüyüşe çıkan fabrikatör..." - H. Taner
- temelini atmak
- dökmeci ustası
- dökmeci ustası.
- eritmek. founder dökmeci
- kurmak, yapmak, inşa etmek, kurmak, desteklemek, yaptırmak, temelini atmak
- tesis etmek. founder kurucu.