- için
edat Amacıyla, maksadıyla"Ukalalık yapmamak için bütün gayretine rağmen yine de o düşündüğünü yapmıştı." - S. F. Abasıyanık
- doğru
sıfat Bir ucundan öbür ucuna kadar yönü değişmeyen, eğri ve çarpık karşıtı
- yerine
zarf Bir şeyin veya bir kimsenin yerini almak üzere"Kadınlar bütün mallarını, vitrin yerine kullandıkları pencerelerde sergiliyorlardı." - A. Ağaoğlu
- karşı
isim Bir şeyin, bir yerin, bir kimsenin, esas tutulan yüzünün ilerisi"Karşımdaki kitap rafında eserlerim sırayla duruyor." - H. E. Adıvar
- uygun
sıfat Yakışır, yaraşır, mutabık, mütenasip"Ne var ki bunları şimdiye kadar kimseye anlatmadığım için uygun ifadeyi bulmakta zorlanıyorum." - İ. O. Anar
- beri
isim Konuşanın önündeki iki uzaklıktan kendisine daha yakın olanı"Biraz beriye geliniz."
- kelimesi kelimesine
zarf Hiçbir kelimesini atlamadan, olduğu gibi, tıpkı, harfiyen, aynen, motamot"Naci, masasında bir sürü gazete, manşetlerine ibret ve hayretle bakıyor ve kelimesi kelimesine içinden geçiriyor." - N. F. Kısakürek
- örneğin
edat Söz gelişi
- süresince
zarf Süresi kadar, boyunca"Böylece Lâtif ve denizcilerle iki yıl süresince alay edildi." - Halikarnas Balıkçısı
- yüzünden
zarf -den ötürü"Bizim kötü günlerimiz iki kez ve ikisi de benim densizliğim yüzünden yaşanmıştı." - A. Kutlu
- göre
zarf Bir şeye uygun olarak, bir şey uyarınca, gereğince"Kendime göre bir de aday buldum." - A. Ağaoğlu
- meşgul olmak
vaktini vermek, uğraşmak, oyalanmak"Belediye doktoru, kışın kimya tecrübeleri ile meşguldü." - S. F. Abasıyanık
- tıpkı
isim Bir şeyin eşi, benzeri, aynı
- özlemek
-i Bir kimseyi veya bir şeyi görmeyi, kavuşmayı istemek, göreceği gelmek"Bütün özlediğim eserlerle bir kütüphane yapabilsem artık yapılacak bir iş kalmayacak." - A. Haşim
- dair
sıfat Bir konu üzerine olan, üzerine, konusunda, ... ile ilgili, üstüne"Yarına kadar sarhoşluğu geçer, ben de sarhoş olmadığına dair rapor veririm." - A. Gündüz
- sevmek
-i Sevgi ve bağlılık duymak"Çok az lakırtı söylediği için sevdiği arkadaşları bile kendisini iyice anlayamamışlardı." - Ö. Seyfettin
- nedeniyle
zarf -den ötürü, -den dolayı, dolayısıyla, sebebiyle, hasebiyle, haysiyetiyle
- dünyada
zarf Hiçbir zaman, hiçbir biçimde"Bu kitabı dünyada kimseye vermem."
- çünkü
bağlaç Şundan dolayı, şu sebeple, zira"Ben şimdi sizin fikrinizi tenkit etmeyeceğim çünkü faydasızdır." - Ö. Seyfettin
- itibaren
zarf -den başlayarak, -den beri"İşte o dakikadan itibaren onun boyalı dudaklarından, yapma sarı saçlarından nefret ediyordum." - A. H. Müftüoğlu
- namına
zarf Adına, kendisine"Bunlardan bazıları kitapçı tarafından kendi namına saklanmıştır." - Y. K. Karaosmanoğlu
- zira
bağlaç Çünkü"Yeter ki şu ikramiyeli çikolatalardan vazgeçiniz. Zira görüyorum ki merakınız günden güne artıyor." - N. Hikmet
- (Birisine) Yöneltilmiş, ona ait olması amaçlanmış.
- ...-lik bir zaman dilim sırasında [Bir zaman süresine bağlama yapmak için kullanılır.]
- kabul etmek
- -e
- onun için
- çok istemek
- meselâ
- amacıyla
- hususunda
- -den dolayı
- -dır
- -e göre
- baglaç çünkü
- cihetten
- olarak
- uğruna
- şerefine