- saf
isim Dizi, sıra"Bütün garsonlar saf teşkil edip selama dururlardı." - E. E. Talu
- saf
sıfat Katıksız, arı, katışıksız, halis, has"Hiçbir yerde buradakinden daha saf ve berrak sulara tesadüf etmedim." - H. S. Tanrıöver
- güzel
sıfat Göze ve kulağa hoş gelen, hayranlık uyandıran, çirkin karşıtı"Güzel kız. Güzel çiçek." "Yalının en güzel odası bizimdi."
- hoş
sıfat Beğenilen, duyguları okşayan, zevk veren"Gelmiş o yaylanın baharı / Öter bülbüller hoştur avazı" - Âşık Veysel
- deli
sıfat Aklını yitirmiş olan, akli dengesi bozulmuş olan, mecnun"Gören bizi sanır deli / Usludan yeğdir delimiz" - Anonim şiir
- düşkün
sıfat Bir şeye kendini aşırı vermiş olan, çok bağlı, âşıklı, tutkun"Onlar kadar birbirine düşkün, birbirine uymuş bir çift daha ömrümde görmedim desem yeri vardır." - H. E. Adıvar
- meraklı
sıfat Her şeyi anlamak ve bilmek isteyen, araştırıcı, mütecessis"Başımı kaldırınca Mustafa'nın meraklı gözleriyle karşılaşıyorum." - A. Ümit
- düşkünlük
isim Düşkün olma durumu, iptila"Alçak gönüllü bir aydın. Hiç gösteriş düşkünlüğü yok." - N. Cumalı
- merak
isim Bir şeyi anlamak veya öğrenmek için duyulan istek"Biraz sonra yine bazı sesler işittim / Merak ile merdivenin başına gittim" - E. B. Koryürek
- iptilâ
- sevgiyle
- düşkün. fond of seven
- düşkünlük.
- muhabbetle. fondness sevgi
- sever, düşkün, aşırı seven, fazla üstüne düşen, saf, umutlu
- âşık. fondly şefkatle