- kan
isim Atardamar ve toplardamarların içinde dolaşarak hücrelerde özümleme, yadımlama görevlerini sağlayan plazma ve yuvarlardan oluşmuş kırmızı renkli sıvı"Cebinden çıkardığı mendille ellerine bulaşan kanları silerek haykırdı." - Ö. Seyfettin
- insanlık
isim İnsan olma durumu, insaniyet
- et
isim İnsanlarda, hayvanlarda deri ile kemik arasındaki kas ve yağdan oluşan tabaka"Bu koyunda hiç et yok, pek zayıf."
- etli
sıfat İçinde et bulunan
- ırk
isim Kalıtımsal olarak ortak fiziksel ve fizyolojik özelliklere sahip insanlar topluluğu"Türkler, insan olarak, ulus olarak doğunun en üstün ve şerefli ırkıdır." - S. Birsel
- beden
isim Canlı varlıkların maddi bölümü, vücut
- toplu
sıfat Topu olan"Toplu tabanca."
- soy
isim Bir atadan gelen kimselerin topluluğu, sülale"Bizler hadi neyse, böyle biraz gülünç bir adamın hafif adına katlanalım ama yarın bizim soyumuzdan kimlerin yetişeceğini kim bilir." - M. Ş. Esendal
- vücut
isim İnsan veya hayvan gövdesi, beden"Koltukta vücudunu bir yandan bir yana çevirirken âdeta inliyor." - R. N. Güntekin
- akraba
isim, hukuk Kan bağıyla birbirine bağlı olan kimseler"Geceleyin, babam, amcam, akrabamız, hepsi istasyonda idiler." - Y. K. Beyatlı
- ten
isim İnsan vücudunun dış yüzü, cilt
- ten rengi
isim İnsan teninin rengi
- nesil
isim, toplum bilimi Kuşak"Her şeyde olduğu gibi her nesilden birkaç kişi bu umumi mazhariyetin üstüne çıkar." - A. H. Tanpınar
- cisim
isim Doğada element, bileşik veya bunların karışımları hâlinde bulunan, kütlesi ve ağırlığı olan, duyularla algılanabilen şey
- şişman
sıfat Deri altında fazla yağ toplanması sebebiyle vücudun her yanı şişkin görünen (kimse), şişko, mülahham"Şişman odacı sahanlıkta bir daha gözüktü." - E. E. Talu
- insaniyet
isim İnsanlık"Kalbim büyük ve güzel şeylerin aşkıyla genişliyor, bütün insaniyeti kucaklıyordu." - H. C. Yalçın
- kan dökmek
ölüme yol açmak, cana kıymak"Cebinden çıkardığı mendille ellerine bulaşan kanları silerek haykırdı." - Ö. Seyfettin
- semizlik
isim Semiz olma durumu, tav, semen
- şişmanlatmak
-i Şişmanlamasını sağlamak, şişman duruma getirmek"Hasan Ağa dal gibi kızı şişmanlatmak için elinden geleni yapmıştı." - S. F. Abasıyanık
- etli kısım
- yaşayan
- beşer tabiatı
- canlı yaratıklar
- et yedirmek
- ete benzer
- etle beslemek
- etle kaplamak
- etten ibaret
- hırsını tahrik etmek
- insan oğlu
- kasaplık et
- sişmanlık
- ayrıntılarıyla anlatmak
- ayrıntılarıyla anlatmak.
- beşer tabiatı. flesh color ten rengi. flesh fly yumurtalarını etin üstüne bırakan karasinek. fleshpots zevk
- beşeriyet. in the flesh kendisi
- canlı. It makes my flesh creep. Tüylerimi ürpertiyor. fleshiness şişmanlık
- dünyevi. fleshy ete ait
- et vücut ten
- et, vücut, beden, bedensel zevkler
- etlilik. fleshless etsiz. fleshly bedene ait
- meyvanın etli kısmı. flesh and blood nesil
- tavuk veya balık eti
- toplu.
- zevki tatmin için gidilen eğlence yerleri. flesh wound hafif yara. all flesh bütün canlı yaratıklar