- dönük
sıfat Dönmüş, çevrilmiş (kimse)"Sırtı dönük orta yaşlı adam doğruldu." - Y. Atılgan
- düz
sıfat Yatay durumda olan, eğik ve dik olmayan"Düz tahta."
- düz
isim Düz rakı
- tam
sıfat Eksiksiz, kesintisiz"Tam iki saat yalandan tamirle uğraştım." - A. Gündüz
- konut
isim İnsanların içinde yaşadıkları ev, apartman vb. yer, mesken, ikametgâh"Kimsenin konutuna dokunulamaz." - Anayasa
- konut
isim, mantık, matematik Ön doğru: Eukleides'in "Bir noktadan bir doğruya ancak bir paralel çizilebilir." yolundaki konutu gibi
- kesin
sıfat Şüphe ve duraksamaya yer bırakmayan veya geri dönülmeyen, değişmez, mutlak, kati, maktu"Sevmem kesin sözleri, bir kesin söz duydum mu tersine söylemek gelir içimden." - N. Ataç
- daire
isim Konut olarak kullanılan bir yapının bölümlerinden her biri, kat"Bu koskoca binanın, pasajın arka tarafında bir kısım daireleri ayrıca kiraya verilmiş." - H. F. Ozansoy
- kat
isim Bir yapıda iki döşeme arasında yer alan daire veya odaların bütünü"Yemekten sonra evin üst katında, ocaklı bir odaya çıktık." - S. F. Abasıyanık
- kat
isim Kesme, kesilme
- yassı
sıfat Yayvan ve düz"Yassı bir kalpak altında uzun ve sarışın bir yüz, o gün tarihin hatırasına müebbeden aksedip kaldı." - H. S. Tanrıöver
- sırtüstü
zarf Sırtı yerde olmak üzere"İkide bir kendini sırtüstü saman dalgalarının içine atarak yüzme taklidi yapıyordu." - R. N. Güntekin
- tadını kaçırmak
güzel giden bir şeyi tatsız bir duruma sokacak ölçüsüzlüğe vardırmak
- yıkık
sıfat Yıkılmış olan, harap, viran"Yıkık evlerin boş kalmış pencerelerinden arkadaki yıldızlar görülüyordu." - H. S. Tanrıöver
- mat
isim Satranç oyununda taraflardan birinin yenilgisi
- mat
sıfat Parlak olmayan, donuk
- cansız
sıfat Canını yitirmiş, ölmüş"Cansız bir kuş."
- düzeltmek
-i Düzgün duruma getirmek"Kirli eşyalarımı paketlere sardım, bavulumu düzelttim." - R. N. Güntekin
- tamamen
zarf Bütün olarak, büsbütün, baştan sona"Ulaşım çileleri böylece giderilince köprüyü tamamen unutmuşlardı." - A. Kulin
- boş
sıfat İçinde, üstünde hiç kimse veya hiçbir şey bulunmayan, dolu karşıtı"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
- pürüzsüz
sıfat Pürüzü olmayan"Yüzü bir sabah gibi düz ve pürüzsüzdü." - K. Hulûsi
- sıkıcı
sıfat İç sıkan, can sıkan, tedirgin eden"Etrafında her şey ona sıkıcı ve manasız geliyor." - H. Taner
- tatsız
sıfat Tadı iyi olmayan, lezzetsiz
- açık saçık
sıfat Yüz kızartıcı, edepsiz, müstehcen, cinsel çağrışım yüklü (söz, anlatım)"Fani bir iz bırakmış burda yatmışsa kimler / Aygın baygın mâniler, açık saçık resimler" - F. N. Çamlıbel
- katı
sıfat Sert, yumuşak karşıtı"Bu hâl, onu ilk defa giyilen katı gömlek gibi sıkıyordu." - F. R. Atay
- doğrudan doğruya
zarf Dolaysız, araçsız, aracısız, araya başka bir şey girmeden, resen"Sonra temaşa kelimesi doğrudan doğruya tiyatro kelimesinin karşılığı olarak kullanılmıştır." - A. K. Tecer
- açıkça
zarf Gizli bir yönü kalmaksızın, kolay anlaşılır bir biçimde, alenen, aşikâre"Artık açıkça mahallenin başına dert olmaya başlamış." - Y. N. Nayır
- boğuk
sıfat Kısılmış (ses)"Zeyno'nun birdenbire boğazından boğuk bir ses çıktı." - H. E. Adıvar
- durgun
sıfat Sakin"Deniz masmavi, hava durgun, her taraf ılıktı." - R. H. Karay
- müstevi
sıfat Her yeri aynı düzeyde olan, düz
- basık
sıfat Basılmış, yassılaşmış"Ökçesi basık pabucunun içinde kara ve çatlak topuklu ayakları ellerinden ziyade ortadadır." - Y. K. Karaosmanoğlu
- duygusuz
sıfat Duygusu, duyarlığı olmayan, hissiz"Alığa döndüm, bir çuval pamuk kadar duygusuzum." - A. Gündüz
- yavan
sıfat Yağı az"Yavan yemek."
- düşmek
-e Yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek"Havada uçan kuş, vurulmuş gibi birdenbire sokağa düşüyor." - R. N. Güntekin
- ova
isim Çevrelerine göre çukurda kalmış, çoğunlukla alüvyonla örtülü, eğimi az, akarsuların derine gömülmediği, geniş veya dar düzlük, yazı"Birdenbire, ovaların sessizliği içinde dalga dalga yükselen bir türkü başladı." - H. S. Tanrıöver
- harap
sıfat Bayındırlığı kalmamış, yıkılacak duruma gelmiş, yıkkın, viran"Mezarlığın ortasında altı adet mermer sütunlu harap bir kümbet göze çarpar." - S. M. Alus
- yavanlık
isim Yavan olma durumu"Her şeyde geçici, her şeyde ruhumun bir tarafını boş bırakan bir yavanlık vardı." - H. E. Adıvar
- apartman
isim Birkaç katlı ve her katında bir veya birkaç daire bulunan yapı"Apartmandaki dairelerin ışıkları kapalı, herkes mışıl mışıl uyuyor olmalı." - A. Ümit
- apartman dairesi
Yapı-Dekorasyon, Bir bina içinde birkaç oda ile mutfak ve banyodan meydana gelen, bir kişi veya bir ailenin oturabileceği büyüklükte daire.
- bemol
isim, müzik Bir sesin yarım ton kalınlaştırılacağını gösteren nota işareti
- kumsal
isim Kumu olan yer"Yolun neresi kayalık, neresi kumsal hep ezbere bilirdi." - Halikarnas Balıkçısı
- lojman
isim Bir kuruluş veya iş yerindeki çalışanlara parasız veya az bir kira karşılığında verilen konut
- sığlık
isim Sığ olma durumu
- tatsızlık
isim Tatsız olma durumu
- yassılmak
nsz Yassılaşmak
- yassılık
isim Yassı olma durumu
- yayvan
sıfat Eni boyundan ve derinliğinden çok olan, basık ve geniş"İki katlı yayvan bir evdi." - M. Ş. Esendal
- Masa Tenisi, hızlı ve falsosuz giden top.
- Tekstil-Dokumacılık, Düz çarşaf.
- bütünüyle
- düz, yassı yayvan, düz arazi, düzengâh, ova, sığlık, bataklık, düz yüzey, bemol, sıkıcı, tekdüze, donuk,
- bemolleşme
- demiryolu arabası
- düz sal
- kenarları alçak tepsi
- kılıcın yassı yüzü
- madenin yassı damarı
- neşesini bozmak
- neşesiz olmak