- emniyet
isim Güvenlik"Kendi vatandaşlarının ırz, mal, can emniyeti hakkında teminat istiyorlar." - E. E. Talu
- iman
isim, din b. (***) İnanç
- akide
isim, din b. (***) İnanç"Ahmet Bey, dedi, kim olduğunuzu, akidenizi, kasabada, köylerde ne gibi faaliyet gösterdiğinizi biliyorum." - N. Hikmet
- akide
isim Şekerin kaynatılarak katılaşması yolu ile yapılan, renkli ve kokulu, ağızda güç eriyen şeker, akide şekeri"Ağızları ve elleri yaladıkları akideden kıpkırmızı bir hâlde geçiyorlardı." - Y. K. Beyatlı
- itibar
isim Saygınlık"Benim bir kuru itibardan başka neyim var bu dünyada kaybedecek?" - N. Cumalı
- mezhep
isim, din b. (***) Bir dinin görüş, yorum ve anlayış ayrılıkları sebebiyle ortaya çıkan kollarından her biri"Anasının hatırasına bu derin hürmet, ömrünün sonlarına doğru, babamda âdeta bir mezhep hâlini almıştı." - Y. K. Karaosmanoğlu
- samimiyet
isim İçtenlik"Hayatın kokusu ve rengi olan samimiyet sizden uçup gitmişti." - Y. K. Karaosmanoğlu
- sadakat
isim İçten bağlılık"Nerede sadakat beklersek orada ihanete uğrarız." - A. Ş. Hisar
- bağlılık
isim Bağlı olma durumu, merbutiyet"Babama olan bağlılığımdan ziyade, anneme duyduğum kızgınlıktan yaptım bunu." - E. Şafak
- inanç
isim Bir düşünceye gönülden bağlı bulunma"Bilhassa kadınlar arasında hurafeye inanç fazla buralarda." - F. Otyam
- güven
isim Korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu, itimat"Dediklerimin gerçekliği bozmadığına güvenim var." - N. Uygur
- itimat
isim Güven, güvenç, emniyet"Kendisine olan itimat ve sevgimiz berkemaldir." - F. F. Tülbentçi
- güvenç
isim Güvenme duygusu, itimat"Anneler babalar çocuklarını yarına güvençle yetiştireceklerdir." - S. İleri
- tevekkül
isim, din b. (***) Herhangi bir işte elinden geleni yapıp daha sonrasını Allah'a bırakma"Bu, tevekküle karışan bir memnuniyetsizliğin ifadesiydi." - P. Safa
- vefa
isim Sevgiyi sürdürme, sevgi, dostluk bağlılığı"Biz mağlup olduğumuz için sizden cesur görünüyoruz ve vefamız daha sağlamlaşıyor." - A. Gündüz
- itikat
isim, din b. (***) İnanma, inan
- inanma
isim İnanmak işi"Sizi de inanmaya cebretmek isteyen bunamış bir inat ve ısrar ile söylüyor." - A. Ş. Hisar
- din
isim, din b. (***) Tanrı'ya, doğaüstü güçlere, çeşitli kutsal varlıklara inanmayı ve tapınmayı sistemleştiren toplumsal bir kurum, diyanet"Her dinin mabetleri bütün müminlere açıktır." - H. C. Yalçın
- hıyanet
isim Kutsal sayılan şeylere el uzatma, kötülük etme veya karşı davranma, hainlik, ihanet
- bozuk niyet
- bağlanç
- Allaha iman. bad faith kötü niyet
- güven, güvenç, güçlü inanç, söz, şeref sözü, inanç, iman, itikat, din, bağlılık, sadakat
- güvenini sarsmak. good faith samimiyet
- iyi niyet. keep one' faith imanını elden bırakmamak
- samimiyetsizlik. break one' faith sözünde durmamak
- sözünde durmak .pin one' faith on (herhangi bir şeye) bel bağlamak
- tamamen güvenmek
- tamamen güvenmek.
- vefa. faith cure itikatla şifa bulma. faith healer itikatla hastalığı iyi ettiğini iddia eden kimse. faith in God Tanrıya inanış