- eski
sıfat Çoktan beri var olan, üzerinden çok zaman geçmiş bulunan, yeni karşıtı"Ey benim eski duygularım, eski düşüncelerim. Neden böyle uzaksınız benden?" - N. Ataç
- ilk
sıfat Zaman, sıra, yer ve önem bakımından ötekilerden önce gelen, son karşıtı
- önce
zarf İlk olarak, başlangıçta, sonra karşıtı"Önce hep birlikte basın suçunu tarif edelim." - B. Felek
- sabah
isim Sabah ezanı
- başlangıç
isim Bir iş, bir dönem, bir hayat vb.nin ilk bölümü"Hayatın başlangıcı gibi sonu da bir ninni, masal ve uyku ihtiyacını duyuyor." - A. Ş. Hisar
- çabuk
sıfat Hızlı, müstacel, yavaş karşıtı"Yüreği ağzında, atabildiği kadar çabuk adımlarla o tarafa seğirtti ve çocuğun ardından koridora girdi." - E. Şafak
- ilkel
sıfat İlk durumunda kalmış olan, gelişmesinin başında bulunan, iptidai, primitif"Tiyatro yönetimi ve sahne düzeni her bakımdan ilkel, çağın koşullarına uygun olarak bozuktu." - M. And
- acele
sıfat Hızlı yapılan, çabuk, tez, ivedi"Adam, acele adımlarla tekrar geri dönüyor, süratle merdivenlerden iniyor." - E. M. Karakurt
- turfanda
sıfat Mevsimin başında ilk yetişen (meyve, sebze)
- erken
zarf Vaktinden önce, alışılan zamandan önce, er, geç karşıtı"Sakın geç kalma, erken gel." - A. Rasim
- önceki
sıfat Önce olan, evvelki, mukaddem, sabık"Önceki başkan."
- erkenden
zarf Erken olarak, çok erken, ercecik"Kısmet olursa erkenden yola düzüleceğiz." - Ö. Seyfettin
- sabahleyin
zarf Günün başlangıcı, günün ilk saatleri, sabah, sabah vakti, horoz vakti"Nihayet dördüncü günü sabahleyin gelip annemle konuştu." - H. C. Yalçın
- vakitsiz
sıfat Uygun bir zamanda olmayan"Herhâlde padişah da, annesi ve hemşireleri de dostlarının vakitsiz ölümüne karşı çok müteessir olmuşlardı." - A. H. Çelebi
- erken, önceki, ilk, eski, erken, erkenden, -in başlarında, ilk zamanlarında, vaktinden önce, faraş, turfanda