- hazır
sıfat Bir iş yapmak için gereken her şeyi tamamlamış olan, anık, amade, müheyya"Her şey emre müheyya, hazır bir vaziyette bekliyor." - E. M. Karakurt
- kesinti
isim Kesilen parça, kırpıntı"Gerçi çeviri kitaplarda, çevirilerin özensizliği, kesintiler hoş görülecek gibi değil." - A. Ağaoğlu
- parça
isim Bir bütünden ayrılan, ayrı sayılan veya artakalan şey"Yolun bu parçası bozuk."
- kesik
sıfat Kesilmiş olan"Biri saçları kesik, gözleri ayrık, dişleri dökük fakat çok dinç ve güzel bir nineydi." - H. E. Adıvar
- yerini almak
yerine geçmek"İzinsiz bir yere gitmek ne haddime?" - M. Ş. Esendal
- açıklık
isim Açık olma durumu, aleniyet
- biçim
isim Biçme işi"Ekim biçim işlerini tamamıyla kadınlara bırakmışlardı." - Ö. Seyfettin
- biçim
isim Bir nesnenin dış çizgileri bakımından niteliği, dıştan görünüşü, şekil, eşkâl"İtalya elçiliği bugüne değin ilk biçimini korumuştur." - S. Birsel
- biçki
isim Dikilecek kumaşı belli bir modele ve ölçüye göre kesme işi"Onlar biçkiyi, provayı öğrenme aşamasına gelmişlerdi." - A. Kutlu
- indirim
isim, ticaret Fiyatta yapılan değer düşürümü, tenzilat, iskonto"Ankara Palas'ta kendisine dörtte üç oranında indirim yapılırdı." - Ç. Altan
- şekil
isim Biçim
- vuruş
isim Vurma işi"Bazen kalbinin hafif ve sık çarpıntıları arasında ansızın tokmak gibi vuruşlar var." - P. Safa
- yarık
isim Yarılarak açılmış yer, geniş çatlak"Tam öğle vakitleri yüksek kaya yarığının dibinde toplanıyor, bir saat kadar güneşleniyorduk." - A. Gündüz
- kesme
isim Kesmek işi"Bir dönem, içkiyi haftalarca tamamen kesmeyi başardığım için, ondan sonra içtiğim her kadeh, bir adım gerilemek demekti." - E. Şafak
- fiyat
isim Alım veya satımda bir şeyin para karşılığındaki değeri, eder, paha"Fiyatı her ne ise derhâl tediye ederim." - N. Hikmet
- kesim
isim Kesme işi
- uygun olmak
isabetli, yerinde olmak"Ne var ki bunları şimdiye kadar kimseye anlatmadığım için uygun ifadeyi bulmakta zorlanıyorum." - İ. O. Anar
- katetmek
-i Kesmek, bölmek
- Darbe
Askerî darbe, bir ülkede silahlı kuvvetler mensuplarının silah zoru ile ülke yönetimine el koyması. Hükûmetlerin, ekonomik ve sosyal sorunları çözmekte başarısız oldukları iddiası, cuntacılar tarafından askeri darbelerin başlıca sebebi olarak gösterilir.[1] Zaman zaman ordu tarafından hükûmetlere verilen muhtıralar da darbe benzeri sonuçlar doğurabilir.Darbeciler genellikle ordunun yapacakları eyleme karşı tarafsız kalmasını fırsat bilerek iktidarı ele geçirerek, lideri devirir; radyo, TV gibi iletişim kanallarını işgal ederek hükûmet daireleri üzerinde otorite kurar; elektrik santralleri gibi temel altyapı tesislerini ve birçok kurumu kontrol altına alır.
- boyut
isim Bir cismin herhangi bir yöndeki uzantısı
- buut
isim, matematik Boyut
- budamak
-i Daha çok ürün almak veya düzgün bir biçim vermek amacıyla ağaç, asma vb.nin dallarını kesmek, kısaltmak
- yontmak
-i Bir şeye istenilen biçimi vermek için dış bölümünü keskin bir araçla biçmek, kesmek"Boş zamanlarında tahta kaşık, kepçe yontar, geçimini bunları satarak sağlardı." - N. Araz
- dilimlemek
-i Dilimlere ayırmak, dilim dilim etmek
- doğramak
-i Keserek parçalamak veya elle küçük parçalara ayırmak"Ekmeği, bir sütçü dükkânının köpürmüş inek sütüyle dolu kâsesine doğrayacağım." - S. F. Abasıyanık
- kırmak
-i Sert şeyleri vurarak veya ezerek parçalamak"Taşları kırmak. Bardağı kırmak."
- doldurmak
-i Dolmasını sağlamak, dolu duruma getirmek"Bunu bilmek içimi kederle dolduruyordu." - A. Ağaoğlu
- hisse
isim Pay"Bana gelip hisseni satın almak istiyorum, bana devret deseydin belki razı olurdum." - O. Kemal
- pay
isim Birden fazla kişi arasında bölüşülmüş bir bütünden, bu kişilerin her birine düşen bölüm, hisse
- bere
isim Bir yere çarpma, incitme veya vurma sonucu vücudun herhangi bir yerinde oluşan çürük
- incitmek
-i İncinmesine yol açmak"Sol ayağımı geçen gün biraz incitmiştim." - A. Gündüz
- indirmek
-i Yüksekten, sarp ve kötü yerden veya yukarıdan aşağıya inmesini sağlamak"Zeynep'i o sel yatağından, yağdan kıl çeker gibi indirdi." - Y. Kemal
- sıkıcı
sıfat İç sıkan, can sıkan, tedirgin eden"Etrafında her şey ona sıkıcı ve manasız geliyor." - H. Taner
- kamçılamak
-i Kamçı ile vurmak
- dilim
isim Bir bütünden kesilmiş veya ayrılmış ince, yassı parça"Ekmek satan yer yokmuş, bir dilim kek alabilmek üzere bir pastacıya giriyorum." - A. Ağaoğlu
- atmak
-i, -e Bir cismi bir yöne doğru fırlatmak"Taşı suya atmak."
- çıkarmak
-den Birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak
- sapmak
-e Yön değiştirmek"Evvela kuşların bulunduğu tarafa saptım." - A. Haşim
- aşmak
-den Yüksek, uzak veya geçilmesi güç bir yerin öte yanına geçmek"İki gündür sarp dağ yollarından aşıyoruz." - F. R. Atay
- kırkmak
-i Bir şeyi uçlarından kesmek
- azaltmak
-i Az denecek bir miktara indirmek"İlk işleri kullandıkları renkleri azaltmak oluyor." - B. R. Eyuboğlu
- kısmak
-i Sesi azaltmak, alçaltmak"Radyoyu biraz kısar mısın?"
- görmezlikten gelmek
görmemiş gibi davranmak
- oymak
isim Aşiret
- yara
isim Keskin bir şeyle veya bir vuruşla vücutta oluşan derin kesik"Yaranı tımar ettiler mi?" - N. Hikmet
- yaralamak
-i Silah, bıçak vb. bir araçla yara açmak"Kocaman bir bıçağı kuşağının arasından çıkarıp Seher'i böğründen yaraladı." - S. F. Abasıyanık
- kesmek
-i Bıçak, makas vb. bir araçla bir şeyi ikiye ayırmak, parçalamak, doğramak"İpi kesmek."
- biçmek
-i Belli bir biçim vererek kesmek"Tahta biçmek."
- azaltma
isim Azaltmak işi
- bırakmak
-i Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak
- dindirmek
-i Dinmesini sağlamak"En büyük bahtiyarlık yasını dindiremez / Baba, benim kalbime sensiz kimse giremez" - F. N. Çamlıbel
- iskonto
isim, ticaret İndirim
- kesiş
isim Kesme işi
- klişe
isim Baskıda kullanılmak amacıyla, üzerine kabartma resim, şekil, yazı çıkarılmış metal levha"Klişecilik sanatını usta bir klişeci kadar bildiği hatta kendisi de klişe yaptığı için, siyah ve beyazın tonlarını son derece hünerle kaynaştırır." - Y. Z. Ortaç
- kotlet
isim Pirzola
- kısaltmak
-i Kısa duruma getirmek"Ben bu sözü biraz daha kısaltarak tekrar edeceğim." - R. N. Güntekin
- seyreltmek
-i Seyrekleştirmek
- sulandırmak
-i Sulu duruma gelmesini sağlamak
- yaramazlık etmek
yaramazca davranmak
- yolunu kesmek
engel olmak, engellemek
- birinin yerini almak
- biçilmiş
- derse gitmemek
- doğranmış
- durdurmak sinema
- fiyatını indirmek
- fotoğraf makinası
- fırıldatıp vurmak
- kesilmiş
- kesip kısaltmak
- kıyılmış
- oyulmuş geçit
- sözün arasına girmek
- sürüden ayırmak
- tenzilâtlı
- yontulmuş
- zahm
- çok etkilemek
- üstün olmak