- öne sürmek
birini ilk önce harekete geçmesi için önermek"Arabam bir gece kulübünün önünde duruyor." - A. Ümit
- doğru çıkmak
gerçek olduğu anlaşılmak
- elde etmek
bir şeye sahip olmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba
- teslim olmak
üstün bir güç karşısında mücadeleden vazgeçip yenilgiyi kabul etmek
- var olmak
sağ olmak, yaşamak
- sona ermek
son bulmak"Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu." - P. Safa
- sahneye çıkmak
tiyatro, müzik vb. sanatçılar için sanatını izleyici önünde uygulamak, göstermek"Tiyatro yönetimi ve sahne düzeni her bakımdan ilkel, çağın koşullarına uygun olarak bozuktu." - M. And
- meydana çıkmak
ortaya çıkmak, görünmek"Yüz binlerce asker sokakları, meydanları, kırları dolduruyordu." - Ö. Seyfettin
- meydana gelmek
olmak, oluşmak"Yüz binlerce asker sokakları, meydanları, kırları dolduruyordu." - Ö. Seyfettin
- intikal etmek
yer değiştirmek
- dönmek
nsz Kendi ekseni üzerinde veya başka bir şeyin dolayında hareket etmek"İçeride anahtarın acı bir gıcırtıyla döndüğünü duydum." - Y. Z. Ortaç
- görünmek
nsz Görülür duruma gelmek, görülür olmak, gözükmek"Bakarım bakarım sılam görünmez / Ara yerde yıkılası dağlar var" - Karacaoğlan
- geçmek
-e Bir yerden başka bir yere gitmek"Elindeki kitabı bırakıp bulundukları odaya geçtim." - T. Buğra
- ödemek
-i Bir alışveriş ilişkisinde, borcu alacaklıya vermek, tediye etmek"Borç varsa benimkidir, onu ödemek ve teşekkür etmek lazım." - R. H. Karay
- başlamak
Görünmek"Kasabanın kenar mahallelerinden sonra bir mezarlık başlardı." - S. F. Abasıyanık
- bitmek
nsz Tükenmek"Dün akşam param bitmişti." - S. F. Abasıyanık
- gelmek
-den, -e, nsz Ulaşmak, varmak"Gurbetten gelmişim yorgunum hancı / Şuraya bir yatak ser yavaş yavaş" - B. S. Erdoğan
- anlaşmak
nsz Düşünce, duygu, amaç bakımından birleşmek, antant kalmak"Bakın böylesine bir dilimiz olmasaydı, nasıl anlaşacaktık şimdi?" - N. Uygur
- ulaşmak
-e Varmak, gelmek"Doğudan batıya kadar ulaşmış bir zafer bestesi dinliyorum." - R. H. Karay
- girmek
-e Dışarıdan içeriye geçmek"Birlikte kiliseden içeri giriyoruz, ben topallıyorum." - A. Ağaoğlu
- ayrılmak
-e Ayırma işine konu olmak"Geçen hafta, Akşehir'de Nasrettin Hoca törenine ayrılmıştı." - F. R. Atay
- olmak
nsz Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak"En şiddetli münakaşa, kumpanyanın ismi için oldu." - S. F. Abasıyanık
- düşmek
-e Yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek"Havada uçan kuş, vurulmuş gibi birdenbire sokağa düşüyor." - R. N. Güntekin
- meni
isim, fizyoloji Erkeklerin cinsel organından salgılanan madde, er suyu, bel (III), atmık, dikel, sperm, sperma
- erişmek
-e Varılması zamana, emeğe bağlı olan veya uzakta bulunan bir amaca varmak, ulaşmak"Genç yaşında üne erişmiş, yönettiği oyunlar afişlerden inmemiş." - N. Cumalı
- yaklaşmak
-e Arada az bir aralık kalacak biçimde ilerlemek, aradaki uzaklığı azaltmak veya büsbütün ortadan kaldırmak için ileri gitmek"Saat sekiz buçuğa yaklaşıyordu." - S. F. Abasıyanık
- varmak
-e Erişilmek istenen yere ayak basmak, ulaşmak, vasıl olmak"Hangi limana varacağını bilmeyen gemiciye derin bir denizcilik bilgisinin faydası ne?" - İ. Özel
- vaki olmak
vuku bulmak, gerçekleşmek
- kopmak
nsz Herhangi bir yerinden ikiye ayrılmak"Tel koptu. İp koptu."
- boşalmak
nsz Boş duruma gelmek, içinde bir şey kalmamak, inhilal etmek"Sınıf tamamen boşaldığında çıtı pıtı kadınla öğretmenin de onlarla birlikte gitmiş olduklarını fark etti." - E. Şafak
- karşılaşmak
-le Karşı karşıya gelmek, rastlaşmak"Terdit, yazıda beklenmedik bir sonuçla karşılaşmak demektir." - Ç. Altan
- vasıl olmak
ulaşmak, varmak
- uğramak
-e Yola devam etmek üzere, bir yerde kısa bir süre kalmak"Karaya uğramak, her denizci gibi cinine gidiyordu." - Halikarnas Balıkçısı
- akla gelmek
hatırlamak
- edinmek
nsz Kendini bir şeye sahip kılmak, kendine sağlamak, elde etmek, iktisap etmek"Başlangıçta ücretini düşük tutup el mahareti edindi." - İ. O. Anar
- mevcut olmak
var olmak, bulunmak"Dünya güzelliği sendedir mevcut / Hususi özenmiş yaratmış mabut" - Âşık Veysel
- yapılmak
nsz Yapma işine konu olmak"Yalı, bolluk zamanında yapılmış çok pencereli, iki katlı yayvan bir binadır." - B. Felek
- sonuçlamak
-i Sonuca ulaştırmak, sonuçlandırmak, bitirmek"Bu konuşmayı artık sonuçlayalım."
- üstüne yürümek
korkutmak, yıldırmak amacıyla saldıracakmış gibi yapmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar
- geri gelmek
- intiba bırakmak
- ile uğraşmak
- gelmek, ulaşmak, gelip çatmak, olmak, başlamak, elde edilmek, üretilmek, gelmek, görünmek sight again, orgazma varmak, boşalmak,
- aklını başına toplamak
- ağızdan kaçırmak
- bir hal takınmak
- dönüm noktasına varmak
- eski formunu bulmak
- gel
- gelişmek ilerlemek
- istenileni yapmak
- kendine gelemek
- sonunu erişmek
- sosyeteye takdim edilmek
- taraf değiştirmek
- yakınından geçmek
- yayınlanmak
- yerinden çıkmak