- açıkgöz
sıfat Uyanık davranarak çıkar sağlayan, imkânlardan kurnazca yararlanmasını bilen, cingöz, uyanık, kurnaz (kimse)"Bu insanların alabildiğine açıkgöz ve çakır pençe olduklarını bir kere daha anlardık." - A. H. Tanpınar
- cingöz
sıfat Açıkgöz
- akıllı
sıfat Gerçeği iyi gören ve ona göre davranan, akil"İkisi de zeki adamdı, akıllı adamdı, yapıcı adamdı." - Y. Z. Ortaç
- usta
isim Bir zanaatı gereği gibi öğrenmiş olan ve kendi başına yapabilen kimse"Nöbetçi, ustanın anasına ters ters baktı." - N. Hikmet
- parlak
sıfat Parlayan, ışıldayan"Siyah, çıplak dallarda henüz kuruyamayan su damlaları parlak, mavi birer boncuk gibi parlıyordu." - H. E. Adıvar
- acar
sıfat Atılgan
- dahi
bağlaç Da, de"Ben dahi başka bir diyara gitmek için izin talep ederim." - A. Kabaklı
- zarif
sıfat Çekicilik, biçim, görünüş, durum, konuşma ve davranışlarıyla hoşa giden, beğenilen, zarafetli"Camilerimizdeki o zarif çizgilerin şiirini bir daha duyacak." - O. S. Orhon
- becerikli
sıfat Becerisi olan, elinden iş gelen, usta, maharetli, mahir, mahirane"Halk, onun çok becerikli bir müdür olduğuna inanır." - S. Birsel
- çevik
sıfat Kolaylık ve çabuklukla davranan, tetik, atik, atik tetik"Sofrada Atatürk'ün pek kuvvetli ve çevik birkaç arkadaşı vardı." - F. R. Atay
- zeki
sıfat Anlama, kavrama yeteneği olan, zekâsı olan, zeyrek"En zeki hayvan maymundur."
- afacan
sıfat Zeki ve yaramaz (çocuk)"Güneş ise afacan bir çocuk gibi bulutlarla saklambaç oynuyor, bir kaybolup bir gözüküyordu." - A. Kulin
- yetenekli
sıfat Yeteneği olan, kabiliyetli, istidatlı"Galiba o da babası gibi pek yetenekli değil." - A. Ümit
- zekice
sıfat Zeki olan"Ona göre, Habil'in Kabil'i öldürmesinde zekice bir yan aranmamalıdır." - S. Birsel
- beceriklilik
isim Becerikli olma durumu, ustalık, maharetlilik"İstanbul halkını, bilgisini, becerikliliğini siz temsil ediyorsunuz." - S. Birsel
- akılı
- dahiyane
- akıllı, zeki, usta, becerikli, parlak