- göze almak
gelebilecek her türlü zararı ve tehlikeyi önceden kabul etmek
- baht
isim Gelecekteki olayları kaçınılmaz bir biçimde belirleyen ilahi iradenin insan ve toplum için çizdiği yaşayış biçimi, kader, talih
- talih
isim Şans"Benim küskün talihimin bana verdiği ızdırap yeter." - E. İ. Benice
- olasılık
isim Bir şeyin olabilmesi durumu, olabilirlik, ihtimal"O gün biyolojicinin yazılı yapma olasılığı vardı." - Ç. Altan
- şans
isim Mantıkla açıklanamayan birtakım rastlantısal olayların nedeni olan güç, baht, talih, felek"Bir hafta içinde kayıplar ve kazanmalarla şansım değişti." - R. H. Karay
- kader
isim Yazgı"Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor / Lakin vatandan ayrılışın ızdırabı zor" - Y. K. Beyatlı
- kaza
isim İstem dışı veya umulmayan bir olay dolayısıyla bir kimsenin, bir nesnenin veya bir aracın zarara uğraması
- risk
isim Zarara uğrama tehlikesi, riziko"Böyle bir riske neden atılsınlar ki?" - A. Ümit
- fırsat
isim Herhangi bir şey için en uygun zaman, uygun durum veya şart, vesile, okazyon"Önce istemedim, sonra düşününce bunun evden kurtulmam için bir fırsat olduğunu anladım." - A. Ümit
- kısmet
isim Tanrı'nın her kişiye uygun gördüğü yaşama durumu, nasip
- arızi
sıfat Sonradan olan, dıştan gelen
- rastlantı
isim Bilgiye, isteğe, kurala veya belli bir sebebe dayanmaksızın oluveren karşılaşma, tesadüf"Bir gün Sahaflar Çarşısı'nda amaçsızca dolaşırken rastlantıyla eline bir kitap geçmiş." - İ. Aral
- imkân
isim Yararlanılan uygun şart veya durum, olanak"Bunu bizden gizlemelerinin imkânı var mıdır?" - H. C. Yalçın
- ihtimal
isim Bir şeyin olabilmesi durumu, olabilirlik, olasılık"Bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin?" - O. N. Akın
- tesadüfi
sıfat Rastlantısal"Sahifede tesadüfi bir fark bulunsa bu arızi farkı göremeyecekti." - H. Taner
- rast gelmek
düşünmediği, ummadığı hâlde karşılaşmak, rastlamak, tesadüf etmek
- riziko
isim Risk"Fakat bu işin karadan ve havadan, katlanılamayacak kadar ağır bir riziko istediği besbelli." - N. F. Kısakürek
- olanak
isim İmkân"Olanakların, olasılıkların bir sonu bulunabilirdi belki zamanla." - Y. Atılgan
- denemek
-i Değerini anlamak, gerekli niteliği taşıyıp taşımadığını bulmak için bir insanı, bir nesneyi veya bir düşünceyi sınamak, tecrübe etmek"Gelecek ise daha denemediğimiz zaman kesitidir." - N. Uygur
- rastlantısal
sıfat Rastlantı ile ilgili, tesadüfi"Dünya ne denli rastlantısal ise şiir de o denli rastlantısaldır." - M. C. Anday
- riske etmek
- riske girmek
- ihtimaliyet
- olasalık
- tesadüfen meydana gelmek
- şans, talih, ihtimal, olasılık, fırsat, olanak, risk, rastlantı sonucu oluşmak, şans eseri olmak, tesadüfen olmak, göze almak, denemek, riske girmek, tesadüfi, rastlantısal, planlanmamış