- hizmet
isim Birinin işini görme veya birine yarayan bir işi yapma"Vatan, evladının hizmetini bekliyor." - Ö. Seyfettin
- düşünce
isim Uzay ve zamanın ötesinde, öznenin dışında, kendiliğinden var olan, duyularla değil, yalnızca ruhen algılanabilen asıl gerçeklik, mütalaa, fikir, ide, idea"Bu düşünce ona epeyce azap verdi." - A. Midhat
- koruma
isim Korumak işi"Bütün oba sevdalıları korumanın sevinci, övüncü içindeydi." - Y. Kemal
- bakım
isim Bakma işi
- görev
isim Bir nesne veya bir kimsenin yaptığı iş
- ilgi
isim İki şey arasında bulunan herhangi bir bağlılık, ilişki, alaka, taalluk, aidiyet
- dert
isim Üzüntü"Göz göz oldu yüreğim, gözlerinin derdinden" - Halk türküsü
- korku
isim Bir tehlike veya tehlike düşüncesi karşısında duyulan kaygı, üzüntü"Yarı çocuk kalbimde korku, kapıya yaklaştıkça büyüyor." - Y. Z. Ortaç
- vazife
isim Ödev"Sana karşı olan vazifelerimde kusur mu ediyorum?" - A. M. Dranas
- üstüne almak
bir işi yapmaya söz vermek, ödev alınmak"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar
- tedavi
isim Çeşitli yöntemlerle hastalığı iyi etme, iyileştirme, sağaltım, sağaltma, terapi"Doktorlar hastaları tedavi için perhiz verir, bıçak, ilaç kullanırlar." - M. Kaplan
- müdafaa
isim Savunma, koruma"Bu kuyruk acısıyla kendilerini müdafaaya kalkıştılar." - A. H. Çelebi
- sorumluluk
isim Kişinin kendi davranışlarını veya kendi yetki alanına giren herhangi bir olayın sonuçlarını üstlenmesi, sorum, mesuliyet"Babam bütün sorumluluğu üzerine aldı." - M. Yesari
- gam
isim Tasa, kaygı, üzüntü"Bana derler gam yükünü sen götür / Benim yük götürür dermanım mı var?" - Karacaoğlan
- gam
isim, müzik Sekiz notanın kalın sesten inceye veya inceden kalına gitmek üzere sıralanmış dizisi"Sonra, titrek titrek, ilk gamlarını sıraladığı piyanoyu hatırlıyor, do, re, mi, fa, sol..." - A. İlhan
- bakmak
-e Bakışı bir şey üzerine çevirmek"Zamanla nasıl değişiyor insan / Hangi resmime baksam ben değilim" - C. S. Tarancı
- beğenmek
-i İyi veya güzel bulmak"Biz çocuklar evimizi çok beğendik." - A. Kutlu
- himaye
isim Koruma, gözetme, esirgeme, koruyuculuk, gözetim"Henüz ana himayesine ne kadar muhtaç olduğunu görüyorum." - Y. Z. Ortaç
- gözetmek
-i Korumak, bakmak, özen göstermek, himaye etmek"Büyük kardeşler küçükleri gözetir."
- bakma
isim Bakmak işi"Kızlara bakmaya giderken içimde hep beni beğenmeyecekler kaygısını taşıyordum." - A. Ümit
- gözlem
isim Bir nesnenin, olayın veya bir gerçeğin, niteliklerinin bilinmesi amacıyla, dikkatli ve planlı olarak ele alınıp incelenmesi, müşahede"Onun romanları düş gücüne değil, gözlem gücüne dayanır." - S. Birsel
- muhafaza
isim Koruma, saklama, korunum"Zamanımızda kıymetli şeylerin muhafazası güçleşti." - B. Felek
- istemek
-i İstek duymak, arzulamak"İçeri girmekten korkarak bahçedeki demir kanepeye oturmak istedi." - P. Safa
- aldırmak
nsz Alma işini yaptırmak"Söyledim, söyledim, bir urgan aldıramadım." - N. Cumalı
- ilgilenmek
-le İlgi göstermek, alakalanmak"Tarlaları gezdim, okuluma gittim, çocukları tanıdım, köylülerle ilgilendim." - H. E. Adıvar
- dikkat
isim Duygularla düşünceyi bir şey üzerinde toplama, uyanıklık"Onun kalbini, haysiyetini kıracak sözler söylenmeden bu zarif hareketle her şeyin anlatılmış olması dikkate şayandır." - A. H. Çelebi
- endişe etmek
tasalanmak, kaygılanmak"Bir kayıkta boş kalan son yere atlayıp Galata'ya geçerken kafası hem umut hem de endişeyle doluydu." - İ. O. Anar
- önemsemek
-i Önemli saymak, önem vermek, mühimsemek, saymak"On yıl önce bunları çok önemserdim." - A. Ağaoğlu
- elem
isim Acı, üzüntü, dert, keder"Bu derdi huy edinenler elem çekmez." - N. F. Kısakürek
- tedbir
isim Önlem
- önlem
isim Kötü veya yanlış bir şeyi önleyecek yol, tedbir"Fakat anladığına göre, bu önlemlerin hepsi de yetersiz kalmıştı." - A. Ağaoğlu
- bekçi
isim Bir şeyi veya bir yeri bekleyip korumakla görevli kimse"Han bekçisi, saçağın altındaki döşeğinde hâlâ uyumaktaydı." - İ. O. Anar
- gözetim
isim Gözetme işi, nezaret"Din ve ahlak eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır." - Anayasa
- hoşlanmak
-den Hoşuna gitmek, hoş bulmak, hazzetmek, sevmek"Annesi o tarz yaşayıştan hoşlanır mı?" - A. M. Dranas
- merak
isim Bir şeyi anlamak veya öğrenmek için duyulan istek"Biraz sonra yine bazı sesler işittim / Merak ile merdivenin başına gittim" - E. B. Koryürek
- sevmek
-i Sevgi ve bağlılık duymak"Çok az lakırtı söylediği için sevdiği arkadaşları bile kendisini iyice anlayamamışlardı." - Ö. Seyfettin
- muhafaza etmek
korumak, saklamak"Zamanımızda kıymetli şeylerin muhafazası güçleşti." - B. Felek
- endişe
isim Tasa, kaygı"Bir kayıkta boş kalan son yere atlayıp Galata'ya geçerken kafası hem umut hem de endişeyle doluydu." - İ. O. Anar
- kaygı
isim Üzüntü, endişe duyulan düşünce, tasa"Çocuk gönlüm kaygılardan azade / Yüzlerde nur, ekinlerde bereket" - O. V. Kanık
- üzüntü
isim Olması istenilmeyen olaylardan doğan ruh tedirginliği, teessür"Beni sevmiyor, yeniden zihnimi kurcalamak, sinirlerimi üzüntü içinde bırakmak istiyor." - E. İ. Benice
- basiret
isim Gerçekleri yanılmadan görebilme yeteneği, uzağı görüş, seziş, anlayış, kavrayış, sağgörü, vizyon"Kanal'ı müdafaa edenler, yüz millik cephe üzerinde çok basiretle vazife görmeye mecbur idiler." - F. R. Atay
- kaygılanmak
nsz Kaygı duymak, üzülmek"Psikolojik sorunlar çıkacak diye kaygılanıyorum." - A. Ümit
- özen
isim Bir işin elden geldiğince iyi olmasına çabalama, özenme, itina, ihtimam"Her konuya kibar bir ses ve bir iki sözcükle katılmak özenindeydi." - Ç. Altan
- tasa
isim Üzüntülü düşünce durumu, kaygı, endişe, gam"Gazeteleriniz sürüm tasasına kapıldılar mı hemen İstanbul'un nabzını tutarlar." - F. R. Atay
- ihtimam
isim Özen"Her yeni binaya naklinde ihtimamla taşındı durdu." - H. F. Ozansoy
- gaile
isim Sıkıntı, dert, keder, üzüntü"Küçücük yaşta, büyüklüğün olanca gaileleri kendi üzerlerine yığılmış kimseler görülür." - A. Midhat
- karşılama
isim Karşılamak işi, istikbal"Belgrat, Türkiye Cumhuriyeti Başvekili'ni karşılamaya hazırlanmıştır." - F. R. Atay
- merak etmek
anlamak veya öğrenmek istemek"Biraz sonra yine bazı sesler işittim / Merak ile merdivenin başına gittim" - E. B. Koryürek
- özen göstermek
bir şeyi özenerek elden geldiğince iyi olmasına gayret ederek yapmak, itina etmek"Her konuya kibar bir ses ve bir iki sözcükle katılmak özenindeydi." - Ç. Altan
- Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, Bir sonuca varmak, ortadaki engelleri kaldırmak için tutulması gereken yol, çıkar yol, çözüm yolu.
- temin etme
- alâkadar olmak
- umrunda olmak
- kaygı, üzüntü, bakım, ilgi, koruma, sorumluluk, dikkat, özen, aldırmak, umursamak, önemsemek, istemek, hoşlanmak, sevmek
- tedarik etme
- vazife edinmek