- boyunduruk
isim Çift süren veya arabaya koşulan hayvanların birlikte yürümelerini sağlamak için boyunlarına geçirilen bir tür ağaç çember
- çarık
isim İşlenmemiş sığır derisinden yapılan ve deliklerine geçirilen şeritle sıkıca bağlanan ayakkabı"Tozla örtülmüş çarıklarının eskiliği belli olmuyor." - Ö. Seyfettin
- baş
isim, anatomi İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı
- baş
isim Çıban
- düğüm
isim İplik, ip, halat vb. bükülebilir şeyleri kıvırıp kendi üzerine veya birbirine dolayarak yapılan boğum
- pruva
isim, denizcilik Geminin veya sandalın ön tarafı, baş bölümü"Gök çakınca pruvadaki gemici: Oradalar! diye gösterdi." - Halikarnas Balıkçısı
- Yay
isim Ok atmaya yarayan, iki ucu arasına kiriş gerilmiş, eğri ağaç veya metal çubuk"Sadağını ve yayını kepenek altında dikkatlice tutuyordu." - N. Atsız
- gökkuşağı
isim, meteoroloji Düşmekte olan yağmur damlacıklarında güneş ışınlarının kırılıp yansımasıyla gökyüzünde oluşan yedi renkli, kemer biçimindeki görüntü, alkım, ebekuşağı, ebemkuşağı, eleğimsağma, hacılarkuşağı, meryemanakuşağı, alaimisema"Gözlükleri pencer
- çene
isim Canlılarda baş bölümünde yer alan, kemik veya kıkırdak ile desteklenen, altlı üstlü dişleri taşıyan ve ağzın kapanıp açılmasını sağlayan kasları üzerinde barındıran iki parçaya verilen ad"Çenesinin, başının bütün iskeleti peksimeti çiğnedikçe daha aç
- fiyonk
isim Kurdele, şerit, kumaş vb.nin kelebek şeklinde bağlanmış biçimi"Gülistan ne kadar şık, belinde fiyonk olan eflatun bir elbise giymiş." - A. İlhan
- papyon
isim Kelebek biçiminde, bir çengelle veya lastik bağla yakaya tutturulan kravat, papyon kravat"Rugan iskarpinleri, papyon boyun bağı bile var." - N. Hikmet
- eğilmek
nsz Bir yana doğru eğik duruma gelmek
- bükülmek
nsz Bükme işine konu olmak, katlanmak"Yerde kenarı bükülmüş bir seccade vardı." - F. R. Atay
- eğilme
isim Eğilmek işi"İstese bile kendisini veremiyor, belirsiz bir tiksinti o yöne eğilmesini engelliyordu." - A. İlhan
- eğmek
-i Düz olan bir şeyi eğik duruma getirmek"Ağır ağır başını eğip yere baktı ve boynunu büktü." - Y. Z. Ortaç
- kavis
isim Bir eğrinin sınırlı bir kısmı, eğmeç"Sabah güneşi, duvara bir altın kavis çekti." - Y. Z. Ortaç
- reverans
isim Selam veya teşekkür için eğilerek veya dizleri kırarak yapılan hareket"Kalktı, bir reverans ve bir çöküş; başını uzattı, ellerini yere koydu." - A. Gündüz
- okçu
isim Ok yapan veya satan kimse
- selamlama
isim Selamlamak işi"Dünyada varlıklı olanların yolcularını lavantalı mendillerle, uzun boylu selamlamalarına bol bol boş vakitleri olur." - Halikarnas Balıkçısı
- reverans yapmak
- baş eğerek selamlama
- başını eğdirmek
- başını eğerek selamlamak
- reverans yapmak, başıyla selamlamak,
- başını eğerek yol göstermek
- ezmek. bow and scrape yaltaklanmak.
- filikada pruvacı
- filikada pruvacı.
- fiyonga
- kelebek kravat. bow window kavisli daire şeklinde iç kısmı enli pencere.
- reverans.
- yay kavis