- açık
sıfat Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı"Açık pencereden, pastırma yazının mavi ışıkları girmekte." - E. Atasü
- tam
sıfat Eksiksiz, kesintisiz"Tam iki saat yalandan tamirle uğraştım." - A. Gündüz
- sağır
sıfat İşitme duyusundan yoksun, işitmeyen (kimse)
- beyaz
isim Ak, kara, siyah karşıtı
- boşluk
isim Oyuk, çukur, kapanmamış yer
- hedef
isim Nişan alınacak yer, nişangâh
- boş
sıfat İçinde, üstünde hiç kimse veya hiçbir şey bulunmayan, dolu karşıtı"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
- feshetmek
-i Verilmiş bir yargıyı kaldırmak, bozmak
- iptal etmek
kullanıştan kaldırmak
- şaşkın
sıfat Düşünceleri dağılmış, karışmış, ne yapacağını bilemez duruma gelmiş"Şaşkınım, çenem, dudaklarım, dilim sanki artık beni dinlemiyorlar." - A. Ümit
- manasız
sıfat Anlamsız"Kim bilir nasıl manasız şeyler karalayıp oraya atmışım." - H. R. Gürpınar
- anlamsız
sıfat Anlamı olmayan, önemli bir şey anlatmayan, manasız, beyhude, boş, içsiz, yersiz, gıcırı bükme, ipsiz sapsız"Üstelik o gece yorumsuz, anlamsız bir temsilde çok sıkılmıştım." - M. And
- anlamsızlık
isim Anlamsız olma durumu, manasızlık
- ilga etmek
bir şeyin varlığını ortadan kaldırmak
- silmek
-i Bir şeyin ıslaklığını gidererek kuru duruma getirmek"Terlemiş gibi alnını elinin tersiyle sildi." - Ö. Seyfettin
- sövmek
-e Onur kırıcı, çoğu basmakalıp kaba sözler söylemek, küfretmek"Daha dört yaşındayken en azılı köy erkekleri gibi sövermiş." - H. E. Adıvar
- beyaz ak
- yazısız
- kurusıkı fişek
- nişan tahtasnın ortası
- piyangoda boş numara
- son şeklini almamış
- şaşırmış