- bir araya getirmek
toplamak"Bir ara önümüzden şarkı sesleri geldi." - F. R. Atay
- engel olmak
önlemek, geciktirmek"Seçme ve aracılık işlevini yerine getiren dünyanın önünde ise öyle aşılması güç engeller yok gibi." - A. Ağaoğlu
- zorunlu kılmak
mecbur etmek"Tanzimat, gecikmiş de olsa zorunlu, kaçınılmaz bir atılımdı." - N. Cumalı
- raptetmek
-i Bir şeyi bir yere iliştirmek, tutturmak
- sarmak
-i Çevresini çevirmek, çepeçevre dolanmak, çevrelemek
- bağlamak
-i, -e Bir şeyi bir yere veya bir şeye tutturmak"Gemiyi iskeleye bağlamak."
- menetmek
-i Yasaklamak"Bildiğim bir şey varsa o da patronun odanızdan dışarıya çıkmayı size menettiğidir." - S. F. Abasıyanık
- dondurmak
-i Donmasını sağlamak
- tutmak
-i Elde bulundurmak, ele almak"Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu." - Ö. Seyfettin
- yapışmak
nsz Yapışkan bir maddeye bulanmış olan bir şey ayrılmayacak bir biçimde bir yere tutunup kalmak"Zarfın iyice yapışıp yapışmadığına o kadar dikkat etti ki..." - S. F. Abasıyanık
- tutturmak
-i, -e Tutmasını sağlamak
- birleştirmek
-i, -le Bir araya getirmek"Bu müşterek duygu ve anlayış birçok zevkleri birleştirir ve bir topluluk meydana getirirdi." - A. Ş. Hisar
- donmak
nsz Sıvı, soğuğun etkisiyle katı duruma gelmek, buz tutmak
- ciltlemek
-i Kitaba cilt yapmak
- düğümlemek
-i Düğüm yapmak
- bağlamak, yarayı sarmak, ciltlemek, yasa gücü ile zorunlu kılmak, yasal olarak bağlamak, zorunlu bırakmak, biraraya getirmek, birleştirmek, yapıştırmak, yapışmak, tutmak
- inkıbaz etmek
- kenarını tutturmak ciltlemek
- senetle bağlamak