- açık
sıfat Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı"Açık pencereden, pastırma yazının mavi ışıkları girmekte." - E. Atasü
- çıplak
sıfat Üstünde bulunması gereken giysi, örtü vb. bulunmayan, üryan, nü, cıbıl, cıbıldak"Kız, çıplak tabanlarını bozuk yolda şaplata şaplata köyün içerisine doğru uzaklaştı." - E. E. Talu
- kuru
sıfat Suyu, nemi olmayan, yaş ve nemli karşıtı"Yanakları kuruydu fakat gözleri tamamıyla siyah yaştı." - H. E. Adıvar
- sade
sıfat Süsü, gösterişi olmayan, yalın, gösterişsiz"İki ufak çocuk konuşarak gidiyor; hâlleri o kadar sade, o kadar sevimli ki imrenmemek mümkün değil." - M. Ş. Esendal
- Ari
sıfat Çıplak
- yalın
isim Alev
- yalın
sıfat Gösterişsiz, süssüz, sade (söz, yazı)
- kabak
isim, bitki bilimi Kabakgillerden, sürüngen gövdeli, sarı çiçekli, birçok türü olan bir bitki (Cucurbita)
- ortaya çıkarmak
delilleriyle göstermek, ispat etmek"Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler." - Y. K. Karaosmanoğlu
- soymak
-i Bir şeyin üzerinden kabuk, deri, zar vb.ni çıkarmak"Takkesini geçirmiş, entarisini kuşanmış, elma soyuyordu." - A. Gündüz
- aşırmak
-i, -den Yüksek veya geçilmesi güç bir yerin üstünden diğer yanına geçirmek
- açmak
-i Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek"Kapıyı açıp içeri giriyorum." - A. Ağaoğlu
- basit
sıfat Yapılması veya anlaşılması kolay olan, karışık olmayan, bayağı"İşte en basit bir sebep. Belki sadeliğinden tuhaf geliyor insana." - N. F. Kısakürek
- boş
sıfat İçinde, üstünde hiç kimse veya hiçbir şey bulunmayan, dolu karşıtı"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
- araklamak
-i Çalmak, aşırmak
- yüzsüz
sıfat Yüzü olmayan
- süssüz
sıfat Süsü olmayan, süslenmemiş, gösterişsiz, yalın, sade"Süssüz, boyasız bir genç kız, saçları kısacık kesilmiş." - A. İlhan
- azıcık
sıfat Çok az, biraz"Kahve caddeye oranla azıcık geride, bir bahçe içinde." - S. Birsel
- mübalağasız
sıfat Abartısız"O ne kadar mübalağasız ve alçak gönüllüdür." - E. Işınsu
- peçesiz
sıfat Yüzünü örtmek için peçe takmamış olan
- açığa çıkarmak
işinden çıkarmak"Açık pencereden, pastırma yazının mavi ışıkları girmekte." - E. Atasü "Açık pencereden, pastırma yazının mavi ışıkları girmekte." - E. Atasü
"Açık pencereden, pastırma yazının mavi ışıkları girmekte." - E. Atasü
- cavlak
sıfat Çıplak, tüysüz"Arkasına fırlayan külahını ben elimle tutup cavlak kafasına geçirdim." - F. R. Atay
- kel
sıfat Saçı dökülmüş olan (kimse)"Simitçi kumraldı, saçları dökülmüştü, evet basbayağı keldi adam." - A. Ümit
- yapraksız
sıfat Yaprağı olmayan"Yapraksız ağaç."
- çorak
sıfat Verimli olmayan (toprak)"Biz geçtiğimiz zamanlar Sina Çölü, Peygamber Musa'nın geçtiği zaman kadar ıssız, boş, kuru ve çoraktı." - F. R. Atay
- arsiz
- ancak yetecek kadar
- havı dökülmüş
- açmak.
- elleri açıkta.bareheaded başı açık.barelegged çorapsız
- hayasız. barefoot yalınayak. barehanded silahsız
- kıt kanaat geçinme
- kıt kanaat geçinme.
- parlamış
- çıplak açık sade
- çıplak bacaklı. bare living ancak geçinme
- çıplak, yalın, süssüz, boş, tamtakır, açmak, açığa çıkartmak, gözle görülür hale getirmek, soymak