- ortaya çıkmak
yokken var olmak, meydana çıkmak, türemek"Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler." - Y. K. Karaosmanoğlu
- var olmak
sağ olmak, yaşamak
- belli olmak
anlaşılmak, açıklanmak"Hâlimiz, vaktimiz sizce belli." - H. R. Gürpınar
- meydana çıkmak
ortaya çıkmak, görünmek"Yüz binlerce asker sokakları, meydanları, kırları dolduruyordu." - Ö. Seyfettin
- görünmek
nsz Görülür duruma gelmek, görülür olmak, gözükmek"Bakarım bakarım sılam görünmez / Ara yerde yıkılası dağlar var" - Karacaoğlan
- gözükmek
nsz Görünmek"Bazen hareketleriyle pek makul, bazen âdetleriyle garip ve gülünç gözükürmüş." - A. Ş. Hisar
- benzemek
-e İki kişi veya nesne arasında birbirini andıracak kadar ortak nitelikler bulunmak, andırmak"Ona göre işlemeyen, kurulmuş, bozulmuş bir saat hastalanmış bir insana benzerdi." - A. H. Tanpınar
- gelmek
-den, -e, nsz Ulaşmak, varmak"Gurbetten gelmişim yorgunum hancı / Şuraya bir yatak ser yavaş yavaş" - B. S. Erdoğan
- zuhur etmek
ortaya çıkmak, görünmek, belirmek"Meclis azaları meyanından aykırı birtakım prensiplere temayül gösterenler zuhura başlamıştı." - Atatürk
- çıkmak
-den İçeriden dışarıya varmak, gitmek"Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık." - F. R. Atay
- bulunmak
nsz Bulma işine konu olmak"Yerde para bulundu."
- belirme
isim Belirmek işi
- varmak
-e Erişilmek istenen yere ayak basmak, ulaşmak, vasıl olmak"Hangi limana varacağını bilmeyen gemiciye derin bir denizcilik bilgisinin faydası ne?" - İ. Özel
- sökmek
-i Bir şeyi bulunduğu yerden kuvvet kullanarak veya gevşeterek çıkarmak, çekip ayırmak"Bu çoban öyle güçlü görünüyor ki şu yandaki ağacı kavrasa dibinden söker götürür." - Y. Kemal
- belirmek
nsz Önce belli veya görünür olmayan bir şey ortaya çıkmak, tezahür etmek"Yarı yola yaklaştığında, köprünün karşı ucunda, ona doğru gelen bir karaltı belirdi." - A. Kulin
- anlaşılmak
nsz Anlama işine konu olmak"Bu cümlelerin manaları yarım, bir asır sonra anlaşılacaktır." - A. H. Müftüoğlu
- çıkagelmek
nsz Beklenmedik bir zamanda gelmek"Bir hafta sonra oğul, yanında garip bir hayvanla eve çıkageldi." - İ. O. Anar
- aşikâr olmak
belli olmak, ortaya çıkmak, belirginleşmek"Tek bir yudum bile almıyordu bardağından ama zaten yeterince içtiği aşikârdı." - E. Şafak
- tecelli
isim Belirme, görünme, ortaya çıkma, zuhur etme, meydana çıkma"Tabiat bütün manzaraları, bütün tecellileri ile edebiyatımıza hulul ederek onun ufuklarını mütemadiyen genişletti." - H. S. Tanrıöver
- gibi görünmek
- sökün etmek
- görünmek meydana çıkmak
- gözükmek, görünmek, ortaya çıkmak, varmak, gelmek, gibi görünmek, izlenimini vermek, bulunmak, var olmak
- ispatı vücut etmek