-
çatal bıçak takımı : isim Sofra için gerekli olan çatal, kaşık, bıçak ve diğer servis araçlarının tümü"İçinden bir yuvarlak francala, çocuk oyuncaklarını andıran bir çatal bıçak takımı çıkardı." - Y. K. Karaosmanoğlu
-
baş bıçağı : isim Ustura
-
bağ bıçağı : isim Bağ ve bahçelerde yetişen meyve fidanlarını, bitki ve özellikle üzüm kütüklerini budamaya yarayan kesici alet
-
algı bıçağı : isim Haşhaş kozasını çizmeye yarayan alet"Aynı kadınlar ellerinde algı bıçaklarıyla haşhaşların arasına girdiler." - R. Enis
-
bıçaksırtı : isim Çok az fark, çok yakın aralık"Büyük bir maharetle kurulan pusuya düşmeme bıçaksırtı kalmıştı." - R. N. Güntekin
-
bıçak sırtı : isim Bıçağın keskin olmayan ters yanı
-
tırtıllı bıçak : isim Sebzeleri süslü ve kolay kesmek için kullanılan mutfak bıçağı
-
maket bıçağı : isim Genellikle maket yapımında kullanılan ince ve keskin bıçak
-
tıraş bıçağı : isim Erkeklerin yüzlerindeki kılları kesmek için kullandıkları, çelikten yapılmış ince bıçak, jilet, ustura"Duvar diplerindeki işportalarda kiraz, tıraş bıçağı satar gibi kitap satıyorlar." - N. Hikmet
-
bıçak altına yatmak : ameliyat olmak"Bıçağı sürte sürte ipin uzunca bir parçasını kesti." - Y. Atılgan
-
bıçak atmak : bir hedefe bıçak fırlatmak"Bıçağı sürte sürte ipin uzunca bir parçasını kesti." - Y. Atılgan
-
bıçak bıçağa gelmek : bıçakla birbirine saldıracak kadar zorlu kavga etmek"Bıçağı sürte sürte ipin uzunca bir parçasını kesti." - Y. Atılgan
-
bıçak çekmek : üzerindeki bıçağı birden eline alarak birine saplamaya hazırlanmak"Bıçağı sürte sürte ipin uzunca bir parçasını kesti." - Y. Atılgan
-
bıçak gibi : ince, keskin"Bıçağı sürte sürte ipin uzunca bir parçasını kesti." - Y. Atılgan
-
bıçak gibi kesilmek : söz, konuşma, sohbet birden bitmek, duruvermek"Bıçağı sürte sürte ipin uzunca bir parçasını kesti." - Y. Atılgan
-
bıçak gibi kesmek : çok keskin olmak"Bıçağı sürte sürte ipin uzunca bir parçasını kesti." - Y. Atılgan
-
bıçak gibi saplanmak : sancı, ağrı birden ve güçlü olarak gelmek"Bıçağı sürte sürte ipin uzunca bir parçasını kesti." - Y. Atılgan
-
bıçak kemiğe dayanmak : çekilen sıkıntı artık katlanılamayacak bir duruma gelmek"Bıçağı sürte sürte ipin uzunca bir parçasını kesti." - Y. Atılgan
-
bıçak kınını kesmez : kötüler yararlandıkları kimselere kötülük etmekten çekinirler"Bıçağı sürte sürte ipin uzunca bir parçasını kesti." - Y. Atılgan
-
bıçak silmek : bir işi bitirmek"Bıçağı sürte sürte ipin uzunca bir parçasını kesti." - Y. Atılgan
-
bıçak suyu kesiyor : "çok körleşmiş" anlamında kullanılan bir söz"Bıçağı sürte sürte ipin uzunca bir parçasını kesti." - Y. Atılgan
-
bıçak vurmak : bıçakla kesmek"Bıçağı sürte sürte ipin uzunca bir parçasını kesti." - Y. Atılgan
-
bıçak yarası geçer (veya onulur), dil yarası geçmez (veya onulmaz) : hakaret, ağır söz vb. gönül kırıcı davranışların hiçbir zaman unutulmayacağını anlatan bir söz"Bıçağı sürte sürte ipin uzunca bir parçasını kesti." - Y. Atılgan
-
bıçak yemek : bıçaklanmak"Bıçağı sürte sürte ipin uzunca bir parçasını kesti." - Y. Atılgan
-
bıçağı kestiren kendi suyu, insanı sevdiren kendi huyu : "bir şeyin, bir kimsenin değeri, kendisinde aranılan özel niteliklerle artar" anlamında kullanılan bir söz"Bıçağı sürte sürte ipin uzunca bir parçasını kesti." - Y. Atılgan