-
yok yere : zarf Hiçbir gereği ve sebebi olmadan, boşu boşuna"Yok yere onca güzel şeyin yok olup bitmesi kahrediyor beni." - N. Eray
-
vara yoğa : zarf Her şeye"Üzerine bir sinirlilik hâli geldi. Vara yoğa öfkeleniyor, hiçbir şey ile eğlenemiyor gibiydi." - Ö. Seyfettin
-
varı yoğu : isim Bir kimsenin sahip olduğu her şey"Babası ulemadan bir hoca imiş. Varını yoğunu fukaralara dağıtmış." - R. N. Güntekin
-
yok pahasına : zarf Çok ucuz bir biçimde, ölü fiyatına"Mallarını, tarlalarını yok pahasına satıyorlardı." - Ö. Seyfettin
-
yok yoksul : sıfat Zengin olmayan, fakir
-
yok yılı : isim Bir tarım ürününden az verim alınan yıl
-
hiç yoktan : zarf Hiçbir sebep veya zorunluluk yokken, sebepsiz olarak"İki mahpus baş başa verip konuştuktan sonra hiç yoktan bir kavga çıkardılar, Emine'yi bir iyi dövdüler." - R. H. Karay
-
yok ananın örekesi : saçma bir söze karşı verilen karşılık
-
yok canım : "öyle şey olmaz, hayır, inanmayın" anlamında kullanılan bir söz
-
yok devenin başı (veya pabucu veya nalı) : çok abartılı bir söz karşısında kullanılan bir söz
-
yok etmek : ortadan kaldırmak, ifna etmek, izale etmek
-
yok oğlu yok : aranıp da bulunmayan kimse veya şey için kullanılan bir söz
-
yok olmak : ortadan kalkmak, kaybolmak
-
yok satmak : bir mal, çok satıldığı için çabucak tükenmek
-
yok yok : "ne istersen var" anlamında kullanılan bir söz
-
yoktan var etmek : yaratmak, ortaya çıkarmak
-
yokum : "söz edilen yerde değilim" anlamında kullanılan bir söz