-
yaşında : bir yaşını henüz bitirmiş"Yaş otuz beş, yolun yarısı eder." - C. S. Tarancı
-
yaş ilerlemek : yaşlanmak, ihtiyarlamak"Yaş otuz beş, yolun yarısı eder." - C. S. Tarancı
-
yaş yetmiş, iş bitmiş : "yaşı ilerlemiş insandan fayda beklenmez" anlamında kullanılan bir söz"Yaş otuz beş, yolun yarısı eder." - C. S. Tarancı
-
yaşı benzemesin : erken ölmüş birine herhangi bir yönden benzetilen bir kimse için "aynı yaşta ölmesin" anlamında söylenen bir söz"Yaş otuz beş, yolun yarısı eder." - C. S. Tarancı
-
yaşı ne başı ne? : konuşulan iş için genç bir kimsenin yaşının ve deneyiminin elverişli olmadığını anlatan bir söz"Yaş otuz beş, yolun yarısı eder." - C. S. Tarancı
-
yaşı yerde (veya toprakta) sayılası : "ölsün" anlamında kullanılan bir ilenme sözü"Yaş otuz beş, yolun yarısı eder." - C. S. Tarancı
-
yaşına başına bakmamak : yaşına uygun davranmamak"Yaş otuz beş, yolun yarısı eder." - C. S. Tarancı
-
yaşından başından utanmamak (veya sıkılmamak) : ilerlemiş yaşına karşın uygun olmayan davranışlarda bulunmak"Yaş otuz beş, yolun yarısı eder." - C. S. Tarancı
-
yaşını başını almak : yaşı ilerlemiş olmak"Yaş otuz beş, yolun yarısı eder." - C. S. Tarancı
-
yaşını bitirmek (veya doldurmak) : öngörülen belli bir yaş sınırına ulaşmak"Yaş otuz beş, yolun yarısı eder." - C. S. Tarancı
-
... yaşını sürmek : ... yaşında olmak"Yaş otuz beş, yolun yarısı eder." - C. S. Tarancı