-  
 tepesi atmak  : birdenbire öfkeye kapılmak, öfkelenmek"Pencere önünde dimdik durmuş, kocaman ağaçların tepesine bakıyordunuz." - S. F. Abasıyanık 
   -  
 tepesi üstü  : başı yere gelmek üzere, tepetakla"Pencere önünde dimdik durmuş, kocaman ağaçların tepesine bakıyordunuz." - S. F. Abasıyanık 
   -  
 tepesinde değirmen çevirmek  : tepesinde havan dövmek"Pencere önünde dimdik durmuş, kocaman ağaçların tepesine bakıyordunuz." - S. F. Abasıyanık 
   -  
 tepesinde havan dövmek  : üst katta oturan biri, gürültü yaparak alt kattakini rahatsız etmek"Pencere önünde dimdik durmuş, kocaman ağaçların tepesine bakıyordunuz." - S. F. Abasıyanık 
   -  
 tepesinden kaynar sular dökülmek  : başından aşağı kaynar sular dökülmek"Pencere önünde dimdik durmuş, kocaman ağaçların tepesine bakıyordunuz." - S. F. Abasıyanık 
   -  
 tepesinin tası atmak  : birdenbire çok sinirlenmek"Pencere önünde dimdik durmuş, kocaman ağaçların tepesine bakıyordunuz." - S. F. Abasıyanık