-
saat camı : isim Saat kadranı ve rakamlarını dış etkilerden koruyan özel yapılmış cam
-
altın saatler : isim Televizyonun en çok izlendiği saatler
-
yıldız saati : isim, gök bilimi Yıldız zamanını gösteren saat
-
ana saat : isim, gök bilimi Gözlemevinde bulunan, saatler içinde en doğru olan ve öbür saatlerin ayarlanmasında kullanılan saat
-
masa saati : isim Masa üzerinde kullanılmak üzere yapılan saat
-
saat açısı : isim, denizcilik Bir gök cisminin boylamının gözlemcinin boylamına göre kutupta yaptığı açı
-
beslenme saati : isim Anaokulu, ilköğretim okulu vb. eğitim kurumlarında yemek yeme zamanı
-
cep saati : isim Cepte taşınan saat
-
saat cebi : isim Saat konulmak üzere pantolonlara, özellikle yeleklere yapılan cep
-
çalışma saati : isim Belirlenmiş, planlanmış çalışma zamanı, iş saati
-
kol saati : isim Bileğe takılan saat, bilek saati
-
saat çiçeği : isim, bitki bilimi Çarkıfelek
-
iş saati : isim Çalışma saati"İş saatinin yazın daha geç bitişi göz önüne alınarak o saatlerde daha sık vapur konulabilir." - N. Hikmet
-
bilek saati : isim Bileğe takılan küçük saat, kol saati"Benim bilek saatim durmuş." - A. Ş. Hisar
-
duvar saati : isim Duvara asılı saat"Gözlerini açınca karyolasının karşısındaki duvar saatine baktı." - P. Safa
-
yeşil saat : isim Görüşme yapılabilecek zaman dilimi
-
güneş saati : isim Bir düzlem ortasına dikilmiş bir çubuğun, bu düzlem üzerine ayrı ayrı zamanlarda düşen gölgesine bakılarak saati gösterecek bölümler çizilmiş araç
-
ampersaat : isim, fizik Bir amper şiddetinde akım geçiren bir iletkenden bir saat içinde geçen elektrik miktarı
-
kilovatsaat : isim, fizik Bir kilovatlık bir gücün bir saatte verdiği iş ve enerji birimi
-
lümensaat : isim, fizik Işık miktarı birimi lümenlik ışık akısıyla 1 saatte yayılan ışık ölçüsü
-
vatsaat : isim, fizik Gücü bir vat olan bir makinenin bir saatte yapacağı iş
-
saat ayarı : isim Vaktin ve saatin düzenli akışını sağlamak amacıyla yapılan ayar
-
saat başı : isim Her saatin ilk dakikası
-
saat dairesi : isim, gök bilimi Bir yıldızdan ve göğün kutuplarından geçen büyük daire
-
saat dilimi : isim, gök bilimi Greenwich başlangıç boylamından itibaren yeryüzünü yirmi dört parçaya ayıran, 150 dakikalık bölümlerden her biri
-
saat farkı : isim Dünya'nın dönüşünden ve meridyen farklılığından oluşan zaman aralığı
-
saat kulesi : isim Genellikle şehrin merkezinde yer alan, üzerinde saat bulunan kule
-
saati saatine : zarf Tam vaktinde
-
alafranga saat : isim Bir günü 24 saat sayarak başlangıcını 00.01 olarak kabul eden saat sistemi
-
alaturka saat : isim Güneşin batışında 12'yi gösterecek bir biçimde ayarlanmış saat, ezani saat
-
biyolojik saat : isim Canlılarda her türlü olayın oluşmasına ayrılan süre"Başta insanlar, bütün canlılarda elbette bitkilerde de bir biyolojik saat mekanizması bulunuyor." - A. Boysan
-
çalar saat : isim Ayarlanışına göre istenilen zamanda çalan saat"Bu sabah garip bir şey oldu. Çalar saatin yardımı olmadan uyandım." - E. Şafak
-
elektronik saat : isim Elektrik enerjisi ile çalışan saat
-
ezani saat : isim Güneşin batışında 12'yi gösterecek biçimde ayarlanan saat"Yurdumuz, Yenicami duvarındaki ezani saat ayarı ile işleyen nice alaturka saatlerle dolu." - H. Taner
-
guguklu saat : isim Açılan küçük kapıdan veya pencereden bir guguk kuşunun çıkması ve ötmesiyle saat başlarını ve buçukları bildiren saat
-
o saat : zarf Hemen, o anda, o saatte"Mektup aldım mı o saat cevap yazarım."
-
ölü saat : isim Herhangi bir faaliyet veya iş yapılamayan zaman, ölü zaman"Halde iş gecenin ölü saatlerinde biter." - N. Cumalı
-
yerel saat : isim, coğrafya Güneş'in 0 meridyen noktasından geçmekte olduğu anda ayarlanan saat
-
zevalî saat : isim Öğle vakti 12.00'yi başlangıç olarak alan saat
-
akşam saati : zarf Akşamleyin
-
çay saati : isim Çay içmek için belirlenmiş saat
-
elektrik saati : isim Elektrik sayacı
-
eşref saati : isim Bir işin olumlu yola girmesi için en uygun zaman"Duvardaki saatleri yaylar işletiyorsa ev hayatındaki eşref saatlerini de tatlı dil işletir." - Ş. Rado
-
ezan saati : isim Ezan vakti
-
konsol saati : isim Konsol gibi düz yerlere oturtulacak biçimde yapılmış saat"Bizim evde bir acayip, bir antika konsol saati vardı." - Y. K. Karaosmanoğlu
-
kontrol saati : isim Bekçilerin belirli yerlerden geçiş zamanlarını belirleyen alet
-
kum saati : isim Dar bir boğazla birbirine bağlanmış iki cam kaptan oluşan ve üstteki kapta bulunan kumun aşağıya akmasından yararlanılarak zamanı anlamaya, ölçmeye yarayan araç
-
mesai saati : isim Çalışma saatleri, iş zamanı
-
meydan saati : isim Halkın yararlanabilmesi için alanlara konulan büyük saat
-
okuma saati : isim Zamanın okumaya ayrılan belli bir bölümü, okuma vakti
-
park saati : isim Parkmetre
-
su saati : isim Su sayacı
-
uyku saati : isim Yatma ve uyuma vakti
-
yaz saati : isim Bazı ülkelerde, günlerin daha uzun olduğu yaz mevsiminde, saatleri bir veya iki saat ileri alarak elde edilen saat düzeni
-
indirim saatleri : isim Mağaza veya barlarda günün değişik saatlerinde yapılan indirim anları
-
saat bir (veya iki, üç ...) yönünde : saat başlarını söyleyerek hedefi yön açısından belirlemek için kullanılan bir söz"Beş altı mil ötedeki karşı kıyıya bir saatte varabilirdik ancak." - A. Erhat
-
saat bu saat : "ele geçen fırsattan yararlanmanın tam zamanı" anlamında kullanılan bir söz"Beş altı mil ötedeki karşı kıyıya bir saatte varabilirdik ancak." - A. Erhat
-
saat gibi : tam bir düzgünlükte, tıkır tıkır"Beş altı mil ötedeki karşı kıyıya bir saatte varabilirdik ancak." - A. Erhat
-
saat gibi işlemek : aksamadan, ara vermeden çalışmak"Beş altı mil ötedeki karşı kıyıya bir saatte varabilirdik ancak." - A. Erhat
-
saat on bir buçuğu çalmak : yaşı çok ilerlemiş olmak"Beş altı mil ötedeki karşı kıyıya bir saatte varabilirdik ancak." - A. Erhat
-
saat tutmak : saate bakarak bir işin ne kadar sürdüğünü hesaplamak"Beş altı mil ötedeki karşı kıyıya bir saatte varabilirdik ancak." - A. Erhat
-
saati çalmak : bir şeyin vakti gelmek"Beş altı mil ötedeki karşı kıyıya bir saatte varabilirdik ancak." - A. Erhat
-
saati saatine uymamak : durumu, huyu sık sık değişmek"Beş altı mil ötedeki karşı kıyıya bir saatte varabilirdik ancak." - A. Erhat