-   oyun almak  : oyunda kazanmak, sayı sahibi olmak"Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."  
-   oyun bağlamak  : spor güreşte rakibe bir oyun uygulayıp onu sonuçlandırmadan beklemek"Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."  
-   oyun bozmak  : tasarlanmış bir işi yersiz ve vakitsiz olarak karıştırmak, planları altüst etmek"Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."  
-   oyun çıkarmak  : spor oyun oynamak"Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."  
-   oyun dışı kalmak  : spor sakatlanma, ceza alma vb. sebeplerle oyundan çıkmak"Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."  
-   oyun yapmak  : spor güreşte rakibe oyun uygulamak"Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."  
-   oyun etmek  : kurnazlıkla birini aldatmak"Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."  
-   oyun kurmak  : spor bir yarışmayı kazanmak için belirli bir taktik uygulamak"Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."  
-   oyun oynamak  : birini aldatmak, kandırmak"Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."  
-   oyun vermek  : oyunda kaybetmek"Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."  
-   oyuna çıkmak  : oyun için sahneye çıkmak"Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."  
-   oyuna gelmek  : aldatılmak"Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."  
-   oyuna getirmek  : birini tuzağa düşürmek, aldatmak"Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."  
-   oyuna kurban gitmek  : bir hile, düzen sonunda zarara, iftiraya uğramak"Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."  
-   oyunu almak  : oyunu kazanmak"Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."  
-   oyunun kurallarını bilmek  : yapılan işlerin nasıl, kimler tarafından ve hangi ilişkilerle sonuçlandırıldığına ilişkin bilgisi olmak"Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."