-
günöte : isim, gök bilimi Yer yörüngesinin Güneş'e en uzak bulunduğu nokta, evç"Yer, temmuzun başlangıcına doğru günöteye varmış bulunur."
-
öte gün : zarf Geçen gün, yakın günlerden birinde
-
yeröte : isim, gök bilimi Yer çevresinde dolanan bir uydunun yörüngesi üzerinde yere en uzak nokta, evç
-
doğaötesi : isim, felsefe Duyularımızla algılayamadığımız varlıkların sebeplerini ve temellerini araştıran felsefe, fizikötesi, metafizik
-
öte yandan : zarf Diğer taraftan, başka bir yönden, karşılık olarak"Tabii sevindim ilk duyduğum anda. Öte yandan üzüldüm." - A. Kutlu
-
öteberi : isim Önemsiz, ufak tefek şeyler"Sonra getirdikleri çuvalı açtılar, peksimetleri, tütünü ve öteberiyi çıkartıp raflara koydular." - Halikarnas Balıkçısı
-
enöte : isim, gök bilimi Bir gök cisminin yörüngesi boyunca, etrafında dolandığı merkezî cisme en uzak olduğu nokta
-
fizikötesi : isim, felsefe Doğaötesi
-
kızılötesi : isim, fizik Işık tayfında kırmızı alanın ötesindeki alanda yayılmış ısı ışınlarından oluşan, gözle görülmeyen ışınım, enfraruj
-
morötesi : isim, fizik Gözle görülmeyen, dalga boyları yaklaşık 4000 angströmle 200 angström arasında olan, mor ışının ötesinde yer alan, yapay olarak da elde edilip tıpta kullanılan bir ışınım, ultraviyole
-
ruhötesi : sıfat, ruh bilimi Ruhlarla ilişki kurma, gelecekten haber verme gibi ruh biliminin kapsamına girmeyen ve onun dışında incelenen olayları kapsayan (alan), metapsişik
-
ulusötesi : sıfat Baskın ulusal kimliği olmayan, belirli devletlerin politikalarıyla kontrol edilemeyen, kurallarla kısıtlanamayan
-
ötede beride : zarf Çeşitli yerlerde, şurada burada"Burun kanaması, diş kırılması, ötede beride ufak tefek sıyrıklar ve şişler..." - R. N. Güntekin
-
öteden beri : zarf Geçmişten bugüne kadar, başlangıçtan beri"Olumlu olumsuz her yaptığımız üzerine, Batılıların dediklerine öteden beri gereğinden çok önem veririz." - N. Cumalı
-
öteden beriden : zarf Çeşitli yerlerden veya şeylerden, şundan bundan, şuradan buradan"Öteden beriden susturmak isteyenler oldu." - M. Ş. Esendal
-
ötesi berisi : isim Neyi varsa, bütün eşyaları
-
ötesinde berisinde : zarf Çeşitli, dağınık yerlerde
-
öteye beriye : zarf Çeşitli yerlere"Gözleri ateşler saçarak telaşlı ve heyecanından çatlayacak gibi öteye beriye gidip geliyordu." - A. Ş. Hisar
-
öteyi beriyi : isim Çeşitli yerleri"Bütün gün yalnız çalıştıktan sonra, akşam gözleriyle öteyi beriyi arayarak eve geldi." - H. E. Adıvar
-
ötesi var mı? : "daha diyecek var mı?" anlamında kullanılan bir söz"Köşklerin biraz ötesinde köy kulübelerine benzer derme çatma evler görülürdü." - R. E. Ünaydın
-
ötesi yok : "diyecek daha bir şey yok" anlamında kullanılan bir söz"Köşklerin biraz ötesinde köy kulübelerine benzer derme çatma evler görülürdü." - R. E. Ünaydın