-
keseden yemek : herhangi bir üretim yapmadan, kâr elde etmeden, hazırda bulunan veya el altında olan varlığı harcamak"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam
-
kesenin ağzını açmak : bol para harcamaya başlamak"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam
-
kesenin dibi görünmek : para tükenmek"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam
-
kesenize bereket : maddi katkısı görülen bir kimseye "çok kazan, kazancın bol olsun" anlamında kullanılan bir iyi dilek sözü"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam
-
kesesi elvermemek : bütçesi elverişli olmamak"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam
-
kesesine bir şey girmek : bir yarar veya çıkar sağlamak"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam
-
kesesine göre : parasına, mali imkânlarına göre"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam
-
kesesine güvenmek : parasına güvenmek"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam
-
kesesini doldurmak : fırsatlardan yararlanarak para kazanıp zengin olmak"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam
-
keseye danış, pazarlığa sonra giriş : "ödeyecek paranız yoksa bir şey satın almaya girişmeyin" anlamında kullanılan bir söz"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam
-
keseye davranmak : ödemek istemek"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam