-
haber almak : kendisine bildirilmek, öğrenmek, bilgi edinmek"Bir zabit nefes nefese şu haberi getirdi." - O. S. Orhon
-
haber atlamak : gazetecilikte bir haberi vaktinde yayımlayamamak"Bir zabit nefes nefese şu haberi getirdi." - O. S. Orhon
-
haber çıkmamak : biri veya bir şey için beklenen bilgi gelmemek"Bir zabit nefes nefese şu haberi getirdi." - O. S. Orhon
-
haber geçmek : teleks, telefon vb. ile bilgi iletmek"Bir zabit nefes nefese şu haberi getirdi." - O. S. Orhon
-
haber göndermek : herhangi bir araçla bildirmek"Bir zabit nefes nefese şu haberi getirdi." - O. S. Orhon
-
haber (veya haberi) patlatmak : çok önemli bir haberi ilk kez açıklamak"Bir zabit nefes nefese şu haberi getirdi." - O. S. Orhon
-
haber salmak (veya yollamak) : haber göndermek"Bir zabit nefes nefese şu haberi getirdi." - O. S. Orhon
-
haber uçurmak : gizlice haber göndermek"Bir zabit nefes nefese şu haberi getirdi." - O. S. Orhon
-
haber vermek : bildirmek, haber ulaştırmak"Bir zabit nefes nefese şu haberi getirdi." - O. S. Orhon
-
haberden haber vermek : bir kimse veya bir konuda bilgi istemek"Bir zabit nefes nefese şu haberi getirdi." - O. S. Orhon
-
haberi olmak : bilgisi olmak, bilmek"Bir zabit nefes nefese şu haberi getirdi." - O. S. Orhon
-
haberin olsun! : birine herhangi bir konuda uyarıda bulunmak için söylenen bir söz"Bir zabit nefes nefese şu haberi getirdi." - O. S. Orhon