-
kara haber : isim Ölüm veya felaket haberi, kötü haber"Belki de annemin verdiği kara haber beni öyle bir yerimden vurmuştu ki sersemleşip kalmıştım." - Y. K. Karaosmanoğlu
-
ilmühaber : isim Birinin yer, hâl, medeni durum vb.ni gösteren resmî belge
-
haber ajansı : isim Yurt ve dünya olaylarını toplayıp yayımlayan kuruluş
-
haber bülteni : isim Radyonun, televizyonun ve çeşitli haber ajanslarının günün iç ve dış olayları konusunda kamuoyunu aydınlatmak amacıyla yayımladıkları kısa metin
-
haber bürosu : isim Bağlı bulundukları iletişim organlarına bölgesel ve yerel haberleri iletmekle görevli birim
-
haber kaynağı : isim Haber değeri olan bilginin alındığı kişi veya yer"Gazeteci haber kaynağını açıklamak zorunda değildir." - A. Ümit
-
haber kipi : isim, dil bilgisi Bildirme kipi
-
haber merkezi : isim Bir yayın organının haberleri derleyip toparlamak ve değerlendirmekle sorumlu ve yükümlü haber birimi
-
haber stüdyosu : isim Ses düzeni, ses geçirmezlik özelliği ile radyo, televizyon vb. yayın organlarında yalnız haber okunmak için ayrılmış özel bölüm veya oda
-
acı haber : isim Genellikle felaket veya ölüm bildiren söz veya haber
-
atlatma haber : isim Rakip yayın kuruluşu atlatılarak yapılan haber
-
şişirme haber : isim Uydurma, gerçek olmayan, gerçekmiş gibi gösterilen haber, uydurma, asparagas
-
yalan haber : isim Gerçek olmayan, uydurma haber
-
tekmil haberi : isim, askerlik Askerlikte astın üste verdiği sözlü rapor, tekmil
-
doğum ilmühaberi : isim Çocuk doğunca resmî görevliler tarafından hazırlanan belge
-
ikametgâh ilmühaberi : isim Yerleşim belgesi
-
vefat ilmühaberi : isim Ölüm kâğıdı
-
haber almak : kendisine bildirilmek, öğrenmek, bilgi edinmek"Bir zabit nefes nefese şu haberi getirdi." - O. S. Orhon
-
haber atlamak : gazetecilikte bir haberi vaktinde yayımlayamamak"Bir zabit nefes nefese şu haberi getirdi." - O. S. Orhon
-
haber çıkmamak : biri veya bir şey için beklenen bilgi gelmemek"Bir zabit nefes nefese şu haberi getirdi." - O. S. Orhon
-
haber geçmek : teleks, telefon vb. ile bilgi iletmek"Bir zabit nefes nefese şu haberi getirdi." - O. S. Orhon
-
haber göndermek : herhangi bir araçla bildirmek"Bir zabit nefes nefese şu haberi getirdi." - O. S. Orhon
-
haber (veya haberi) patlatmak : çok önemli bir haberi ilk kez açıklamak"Bir zabit nefes nefese şu haberi getirdi." - O. S. Orhon
-
haber salmak (veya yollamak) : haber göndermek"Bir zabit nefes nefese şu haberi getirdi." - O. S. Orhon
-
haber uçurmak : gizlice haber göndermek"Bir zabit nefes nefese şu haberi getirdi." - O. S. Orhon
-
haber vermek : bildirmek, haber ulaştırmak"Bir zabit nefes nefese şu haberi getirdi." - O. S. Orhon
-
haberden haber vermek : bir kimse veya bir konuda bilgi istemek"Bir zabit nefes nefese şu haberi getirdi." - O. S. Orhon
-
haberi olmak : bilgisi olmak, bilmek"Bir zabit nefes nefese şu haberi getirdi." - O. S. Orhon
-
haberin olsun! : birine herhangi bir konuda uyarıda bulunmak için söylenen bir söz"Bir zabit nefes nefese şu haberi getirdi." - O. S. Orhon