-
kara gün : isim Üzüntülü, sıkıntılı zaman
-
ön gün : isim Arife
-
günâşık : isim Ayçiçeği
-
günaşırı : zarf Bir gün ara ile, iki günde bir"Gelir desen dar gelir / Günaşırı alacaklılar gelir" - O. V. Kanık
-
günaydın : ünlem "İyi sabahlar" anlamında sabahları söylenen bir selamlama sözü
-
günbegün : zarf Günden güne"Günbegün artıyor meşakkat." - Âşık Veysel
-
günberi : isim, gök bilimi Dünya'nın, Güneş'e en yakın bulunduğu nokta"Dünya, ocak ayının ilk günlerinde günberide bulunur."
-
gündöndü : isim, bitki bilimi Ayçiçeği"Mısırlar, gündöndüler bozulmuş, içi tezekle sıvalı harmanlara getirilmişti." - M. Başaran
-
güngörmez : sıfat Güneş ışığı almayan (yer)"Güngörmez, rutubetli mezbele hâlini almış müteaffin aralıklardan sefaletin kokusu sızıyordu." - H. R. Gürpınar
-
güngörmüş : sıfat İyi yaşamış"Anadolu şoförlerinin birçoğunda ben böyle güngörmüş, hâline göre para yemiş eski kibarlar hâli gördüm." - R. N. Güntekin
-
günısı : isim Güneş enerjisinden yararlanarak sıcak su elde etmeye yarayan düzenek
-
günindi : isim Gurup zamanı
-
günöte : isim, gök bilimi Yer yörüngesinin Güneş'e en uzak bulunduğu nokta, evç"Yer, temmuzun başlangıcına doğru günöteye varmış bulunur."
-
günebakan : isim, bitki bilimi Ayçiçeği
-
günübirlik : zarf Gece kalmadan aynı gün dönmek üzere, günübirliğine"Akrabalarından birinin evine günübirlik misafirliğe gitmişlerdi." - O. C. Kaygılı
-
gün balı : isim Güneşte bal koyuluğuna getirilmiş üzüm şırası
-
gün balığı : isim, hayvan bilimi Lapinagillerden, kırmızı renkli, siyah benekli bir balık (Julis turcica)
-
gün batımı : isim Güneşin ufukta kaybolması, gurup"Rüzgârların kanyonlarda ıslık çaldığı gün batımları insanın içine dokunurdu." - M. Mungan
-
gün batısı : isim Batı 270°'lik yön
-
gün boyu : zarf Bütün gün"Fırıncının kızı mektuplarında ekseriya gün boyu fırına uğrayan insanlardan bahsederdi." - E. Şafak
-
gün dikilmesi : isim Tam öğle vakti, zeval
-
gün doğusu : isim Doğu 90°'lik yön
-
gün dönümü : isim, gök bilimi Gecelerin ve gündüzlerin uzamadan kısalmaya veya kısalmadan uzamaya döndükleri gün"Gün dönümü bayramında, genç kızlar şu türküyü söylermiş." - C. Meriç
-
gün durumu : isim, gök bilimi Güneş'in dik açıklığının en büyük veya en küçük olduğu gün"Gün durumu, biri yılın en uzun gününde (21 Haziran), öbürü yılın en uzun gecesinde (21 Aralık) olmak üzere yılda iki kez olur; birincisine yaz gün durumu, ikincisine de kış gün du
-
gün gülü : isim, bitki bilimi Gelincik
-
gün günden : zarf Günden güne"Küçüğüm sen şimdi on sekizindesin / Güzelliğin gün günden dillere destan" - N. Cumalı
-
gün merkezli : sıfat, gök bilimi Güneş'in merkezine göre tanımlanan, Güneş'in merkezinden bakıldığı varsayılarak ölçülen (bir yıldızın koordinatları)
-
gün ortası : isim Öğle vakti
-
gün tutulması : isim, gök bilimi Güneş tutulması
-
gün tün eşitliği : isim, gök bilimi Gece ile gündüzün eşit olması, ılım, ekinoks"Gün tün eşitliği 21 Mart'ta ve 23 Eylül'de olmak üzere yılda iki kez olur."
-
gün yağmuru : isim Güneş çıkmışken yağan iri damlalı yağmur
-
gün yayı : isim, gök bilimi Güneş'in gök küresinde bir gün boyunca çizdiği çemberin ufuk üstünde kalan parçası
-
günden güne : zarf Gün geçtikçe, gittikçe, gün günden"İşe giren kadınların adedi günden güne çoğalıyor." - N. Hikmet
-
günler günü : zarf Günlerce"Beğendiğimiz bir şiiri hemen kopya edebilir, günler günü cebimizde taşır, açar açar okuruz." - B. Necatigil
-
günü geçmiş : sıfat Eski tarihli"Yalısının selamlık odasında oturuyor, günü geçmiş bir gazeteyi okuyordu." - M. Ş. Esendal
-
günü gününe : zarf Tam vaktinde, her gün, gününde, tam gününde"Üç senedir günü gününe hissiyatımı yazıyorum." - Ö. Seyfettin
-
günün adamı : isim O günlerde çok sözü edilen kişi
-
günün birinde : zarf Bilinmedik bir zamanda"Ama bu yapı da günün birinde yıkılırmış, bu sözler de günün birinde aşınırlarmış." - N. Hikmet
-
ala gün : isim Yazın güneş bulut arkasında kaldığında oluşan gölgeli durum
-
artık gün : isim Artık yıllarda şubat ayına eklenen yirmi dokuzuncu gün
-
ay gün takvimi : isim Güneş'in görünen hareketlerine göre düzenlenmiş olan takvim
-
ay gün yılı : isim Hem Ay evreleri değişimi hem de Güneş'in gökyüzündeki görünen hareketi göz önüne alınarak düzenlenmiş olan takvim yılı
-
ek gün : isim, ekonomi Bankacılıkta borç senetlerinin, bankalara ödenmesi için vade tarihinden başlayarak tanınan iki gün, opsiyon
-
ertesi gün hapı : isim, tıp (***) Korunmasız cinsel ilişki sonrasında 72 saat içinde gebeliğin engellenmesi amacıyla kullanılan bir tür doğum kontrol yöntemi, ertesi sabah hapı
-
her gün : zarf Süreklice, sürekli olarak
-
iyi gün : isim Refah ve huzur içinde geçen zaman
-
iyi gün dostu : isim Dostlarının sıkıntılı zamanlarında onlardan kaçan kimse
-
kara gün dostu : isim Sıkıntılı günlerde de dostluğunu sürdüren ve yardımcı olan kimse
-
mübarek gün : isim Dinî bakımdan özelliği ve önemi olan gün
-
öbür gün : zarf Yarından sonraki gün"Yarın, öbür gün torunlarına övünçle anlatacağın bir hikâyen olmasın mı?" - A. Kulin
-
öte gün : zarf Geçen gün, yakın günlerden birinde
-
tam gün : isim Yasalara göre kabul edilmiş olan bir iş günü süresi
-
ana baba günü : isim Kargaşa içindeki kalabalık"Babıali'nin içi ana baba gününü andırıyordu." - H. F. Ozansoy
-
arife günü : isim Dinî bayramlardan önceki gün
-
aşure günü : isim, din b. (***) Aşurenin pişirildiği muharrem ayının onuncu günü
-
bayram günü : isim Bayrama rastlayan, bayramın kutlandığı gün
-
çalışma günü : isim İş günü
-
doğum günü : isim Bir kimsenin doğduğu gün"Ben her sene 11 Mayıs'ta doğum günümü kutlarım." - B. Felek
-
güneş günü : isim Güneş'in, Dünya'nın bir noktasındaki meridyen düzleminden arka arkaya iki kez geçmesi arasındaki süre
-
halk günü : isim Vali, belediye başkanı vb.nin sorunlarını dinlemek için halkla görüştüğü gün
-
hesap günü : isim, din b. (***) Kıyamet
-
imza günü : isim Yazarların eserlerini okurlarına hatıra olarak imzaladıkları gün
-
iş günü : isim Tatil günleri dışında kalan, çalışılmak üzere yasayla belirlenmiş gün, çalışma günü
-
kabul günü : isim Ev hanımlarının konuk ağırladıkları belirli gün"Bugün benim kabul günümdür, birkaç saat sonra davetliler gelecekler." - P. Safa
-
kandil günü : isim Kandil gecesinden önceki gün
-
kış günü : isim Soğuktan kaynaklanan elverişsiz zaman dilimi
-
kıyamet günü : isim, din b. (***) Kıyamet"Memlekette hemen herkes, kıyamet gününün gelip çattığına hükmetmiş ve akıbetten ümit kesmiş görünüyordu." - Y. K. Karaosmanoğlu
-
mahşer günü : isim, din b. (***) Kıyamet
-
okuma günü : isim Bir yazarın konuklara kitabının tanıtımını yaptığı, kitaptan bölümler okuduğu gün
-
paça günü : isim Paça çorbası ziyafeti çekilen düğünden sonraki gün
-
yaş günü : isim Birinin doğduğu günün yıl dönümü
-
gün ağarmak : tan yeri aydınlanmak
-
gün almak : bir iş görmek için ilgili kişiden bir gün ayırmasını istemek, randevu almak
-
gün atmak : davayı ileri bir tarihe bırakmak
-
gün batmak : güneş batmak
-
gün bugün : "içinde bulunduğun günü iyi değerlendir, bugün ne yapabilirsen kazancın odur" anlamında kullanılan bir söz
-
gün doğmadan kimliği söylenmez : "bir iş iyice belli olmadan sonucu hakkında yargı yürütülemez, yarın ne gibi durumlar veya olaylar çıkacağını kimse bilmez" anlamında kullanılan bir söz
-
gün doğmadan neler doğar : "beklenmedik bir sırada umut verici durumlarla da karşılaşma imkânı vardır" anlamında kullanılan bir söz
-
gün doğmak : sabah olmak
-
gün eylemek : gün geçirmek
-
gün geçer, kin geçmez : "aradan uzun zaman geçse de bir kimsenin başkasına karşı beslediği kin sönmez" anlamında kullanılan bir söz
-
gün geçirmek (veya öldürmek) : boş şeylerle vakit geçirmek
-
gün gibi açık : çok açık, çok belli
-
gün görmemek : sıkıntı içinde yaşamak
-
gün güne uymaz : "bir günün işleri, durumları, şartları başka bir gününkine uymaz" anlamında kullanılan bir söz
-
gün kavuşmak : güneş batmak, akşam olmak
-
gün koymak : yapılacak bir iş için gün belirlemek
-
gün ola harman ola : "bir gün onun da zamanı gelir" anlamında kullanılan bir söz
-
gün olur yılı besler, yıl olur günü beslemez : "ticarette kazanç, günü gününe uymaz" anlamında kullanılan bir söz
-
gün saymak : herhangi bir iş veya olayın belirlenmiş süresinin sonunu heyecanla beklemek
-
gün varken davarını eve götür : "işlerini en uygun zamanda yap" anlamında kullanılan bir söz
-
gün yemek : hapis cezası almak
-
gün yüzü görmemek : güneş ışığından uzakta kalmak, ışık görmemek
-
gün yüzü görmemiş (söz veya küfür) : hiç kullanılmamış
-
güne göre kürk giyinmek gerek : "kılık kıyafetimizi zamanın koşullarına uydurmalıyız" anlamında kullanılan bir söz
-
günlerden bir gün : herhangi bir gün, önceden belli olmayan bir gün, vaktiyle
-
günleri gece olmak : çok kederlenecek bir durum içinde bulunmak
-
günleri sayılı olmak : ölümü yakın olmak
-
günü dolmak : önceden belirlenmiş bir süreyi tamamlamak
-
günü gününe uymaz : her zaman aynı durumda bulunmaz, kararsız
-
günü (veya gününü) kurtarmak : günün ağır koşullarını ve engellerini bir biçimde atlatmak
-
günü yetmek : ölüm zamanı gelmek
-
gününü doldurmak : bir işin sona ermesi için gereken süreyi tamamlamak
-
gününü görmek : kötü bir sonla karşılaşmak, cezaya çarptırılmak
-
gününü göstermek : tehdit yollu cezalandırmak
-
gününü gün etmek : hiçbir şeyi dert edinmeyip gününü hoş geçirmek
-
gününü (veya günlerini) saymak (veya beklemek) : kurtulamayacak hasta son günlerini yaşamak