- kuvvetten düşmek
gücü azalmak"Bu kadar cesur bir hamleye yetecek kuvvetim yok." - Y. Z. Ortaç
- eğilmek
nsz Bir yana doğru eğik duruma gelmek
- indirmek
-i Yüksekten, sarp ve kötü yerden veya yukarıdan aşağıya inmesini sağlamak"Zeynep'i o sel yatağından, yağdan kıl çeker gibi indirdi." - Y. Kemal
- asılmak
nsz, -e Asma işi yapılmak veya asma işine konu olmak"Yan yana asılmış aynı boyda tablolar gördük." - B. R. Eyuboğlu
- bükülme
isim Bükülmek işi
- çökmek
nsz Bulunduğu düzeyden aşağı inmek, çukurlaşmak"Toprak çökmek. Yol çökmek."
- aşmak
-den Yüksek, uzak veya geçilmesi güç bir yerin öte yanına geçmek"İki gündür sarp dağ yollarından aşıyoruz." - F. R. Atay
- kederli
sıfat Acılı, üzüntülü, mükedder"Sarayın sükûnu bir kederli muammayı saklar gibi ağırdı." - İ. A. Gövsa
- düşürmek
-e Düşmesine yol açmak, düşmesine sebep olmak"Ben şimdi buracıkta tarağımı düşürmüşüm, gördünüz mü?" - O. C. Kaygılı
- düşmek
-e Yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek"Havada uçan kuş, vurulmuş gibi birdenbire sokağa düşüyor." - R. N. Güntekin
- solmak
nsz Rengini yitirmek, rengi uçmak"Sen, yüzü beyaz güller gibi solan / Adın ve senin?" - T. Oflazoğlu
- ümitsiz
sıfat Umutsuz"Yaralanmıştı, ümitsizdi. Olayı bütün yönleriyle anlattı." - A. Ümit
- sarkmak
-e Aşağıya doğru uzamak veya uzanmak"Oluklardan kol gibi buzlar sarkıyordu." - T. Buğra
- sarkma
isim Sarkmak işi
- sarkıtmak
-i Bir şeyin sarkmasını sağlamak"Kayığın bordasına oturup bacaklarını dışarı sarkıtan da vardır." - S. Birsel
- ümitsizliğe düşmek
umutsuzluğa düşmek"Köyün etrafı çıplak, ümitsizlik verici tepelerle ve bozkırla çevrilidir." - M. Kaplan
- halsiz
- canlılığını kaybetmek
- cesareti kırılmak
- halsiz olmak
- sarkmak bükülmek
- çökmek, sarkmak, aşağı düşmek, eğilmek, üzülmek, zayıflamak