-
gölge düşmek : bir şey üzerine karaltı inmek, üzerine gölge gelmek"Etrafına gölge salmayan, yemiş vermeyen hangi kütük baltadan kurtulur?" - H. E. Adıvar
-
gölge düşürmek : bir şeyin değerini veya ününü azaltacak işler yapmak"Etrafına gölge salmayan, yemiş vermeyen hangi kütük baltadan kurtulur?" - H. E. Adıvar
-
gölge etmek : ışığa engel olmak"Etrafına gölge salmayan, yemiş vermeyen hangi kütük baltadan kurtulur?" - H. E. Adıvar
-
gölge gibi : varlığını belli etmeden, gizlice"Etrafına gölge salmayan, yemiş vermeyen hangi kütük baltadan kurtulur?" - H. E. Adıvar
-
gölgede (veya gölgesinde) kalmak : adı sanı pek duyulmamak, ön plana çıkamamak, daha az ünlü olmak"Etrafına gölge salmayan, yemiş vermeyen hangi kütük baltadan kurtulur?" - H. E. Adıvar
-
gölgesine sığınmak : birinin emri altına girmek"Etrafına gölge salmayan, yemiş vermeyen hangi kütük baltadan kurtulur?" - H. E. Adıvar
-
gölgesine yatmak : daha önce elde edilen para, makam, ün vb.ne sığınarak zaman geçirmek veya bundan yararlanmak"Etrafına gölge salmayan, yemiş vermeyen hangi kütük baltadan kurtulur?" - H. E. Adıvar