- üstünlük
isim Üstün olma durumu, faikiyet, rüçhan, avantaj"Bunlar kendilerini kıskançlık gibi, üstünlük gibi gençlik hislerine kaptıran hanımlardı." - A. Ş. Hisar
- kırbaç
isim Tek parça deri veya uzun esnek bir değneğin ucuna sırım bağlanarak yapılmış vurma aracı"Dünyanın en insafsız elleri sanki beni kırbaçlarla, sopalarla dövdüler." - H. C. Yalçın
- dayak atmak
dövmek, sopa ile dövmek
- dövmek
-i Tokat, yumruk, tekme vurarak canını acıtmak"Harp Divanına vermeden önce şurada kemiklerini kırıncaya kadar bir dövsem!" - H. E. Adıvar
- çalmak
-i, -e Başkasının malını gizlice almak, hırsızlık etmek, aşırmak"İngiliz cephesinden at kaçırıp bize satan bedeviler dönüşlerinde bizim atlarımızı çalıp İngilizlere satarlardı." - F. R. Atay
- döndürmek
-i, -e Dönmesini sağlamak
- fırlatmak
-i Hızla atmak, bulunduğu yerden dışarı atmak"Kalemi kâğıdı fırlatıp yatağıma koştum." - A. Kabaklı
- azarlamak
-i Kırıcı ve sert söz söylemek, paylamak, tekdir etmek
- vurmak
-e Elini veya elinde tuttuğu bir şeyi bir yere hızla çarpmak"Masaya vurmak. Birinin başına vurmak."
- kamçılamak
-i Kamçı ile vurmak
- yenmek
-i Savaş veya yarışmada üstünlük sağlamak, üstün gelmek"Kahramanlar daima yenmek veya düşmanlarını yendikten sonra da yine yenecek düşman bulmak isterler." - A. Ş. Hisar
- çırpmak
-i Halı, kilim vb. şeyleri hızla ve kesik kesik silkelemek
- paylamak
-i Birine kusurundan ötürü sert sözler söylemek, azarlamak"Görümcesi onu paylıyor, o ise Kutlu'nun yüzüne bakıyordu, duymamacasına." - N. Araz
- kırbaçlamak
-i Kırbaçla vurmak
- arabacı
isim Arabayı süren kimse"Her şey, arabacı ve atlar bile artık bizim neşemizin ahengiyle revanlaşırdı." - A. Ş. Hisar
- kamçi
- bas- tırmak
- değirmen kolu
- hızlı hareket etmek
- kamçı gibi vurmak
- klrbaç
- kırbaç, kamçı, kırbaçlamak, kamçılamak, parlamentoda parti denetçisi
- parlamentoda parti denetçisi
- çabucak hazırlamak
- üstünlük vasıtası