- hoş
sıfat Beğenilen, duyguları okşayan, zevk veren"Gelmiş o yaylanın baharı / Öter bülbüller hoştur avazı" - Âşık Veysel
- hoş geldiniz
gelen kişiye söylenen selamlama sözü"Gelmiş o yaylanın baharı / Öter bülbüller hoştur avazı" - Âşık Veysel
- iyi karşılamak
kabul etmek, beğenmek, benimsemek"Bir aralık iyi fal bildiğimi haremde duyurdum." - F. R. Atay
- karşılamak
-i Dışarıdan gelen bir kimseye karşılayıcı olarak çıkmak, istikbal etmek"Beni karşıladılar ve ağırladılar." - A. Kabaklı
- selamlama
isim Selamlamak işi"Dünyada varlıklı olanların yolcularını lavantalı mendillerle, uzun boylu selamlamalarına bol bol boş vakitleri olur." - Halikarnas Balıkçısı
- buyurmak
-i, -e Bir şeyin yapılmasını veya yapılmamasını kesin olarak söylemek, emretmek"Ahlak sadece kötülük etmekten çekinmek değildir, başkalarının edecekleri kötülükleri de önlemeye çalışmayı buyurur." - N. Ataç
- nezaket göstermek
davranışlarda nazik olmak
- karşılama
isim Karşılamak işi, istikbal"Belgrat, Türkiye Cumhuriyeti Başvekili'ni karşılamaya hazırlanmıştır." - F. R. Atay
- memnuniyetle
zarf Kıvanç duyarak, kıvançla
- buyur etmek
buyurun diyerek konuğu saygı ile içeri almak"Ahlak sadece kötülük etmekten çekinmek değildir, başkalarının edecekleri kötülükleri de önlemeye çalışmayı buyurur." - N. Ataç
- kabul etmek
- hoş geldin
- hoşgeldin
- hoşgeldiniz
- sevilen
- Hoş geldiniz, karşılama, istenilen, sevindirici, serbest, içtenlikle karşılamak, kabul etmek, hoş karşılamak
- hoş karşılama
- hoş karşılamak
- hoş karşılanan
- hoşa giden
- iyi karşılanan
- makbule geçen
- makbule geçme
- memnuniyetle karsılamak
- nezaket gösterme
- rahatlatıcı
- samimi karşılama
- samimiyet göstermek
- sevindirici
- ziyafet vermek
- ziyafet çekmek