- göz kulak olmak
görme, işitme yoluyla bilgi edinmeye çalışmak
- izleme
isim İzlemek işi, takip"Töreni izlemeye gelenlerin bir kısmı bu iş için tutulmuş insanlardı." - E. Şafak
- posta
isim Bir yere gelen veya bir yerden gönderilen mektup ve emanetlerin tümü"Eşyalarımı ilk posta ile bir denk yapıp İstanbul'a gönderdim." - Ö. Seyfettin
- saat
isim Bir günlük sürenin yirmi dörtte birine eşit, altmış dakikalık zaman dilimi, zaman parçası"Beş altı mil ötedeki karşı kıyıya bir saatte varabilirdik ancak." - A. Erhat
- kulak kesilmek
büyük bir dikkatle dinlemek"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın
- cep saati
isim Cepte taşınan saat
- kol saati
isim Bileğe takılan saat, bilek saati
- nöbet
isim Sıra, keşik"Bu akşam nöbet sizde, masrafı siz yapacaksınız."
- bakmak
-e Bakışı bir şey üzerine çevirmek"Zamanla nasıl değişiyor insan / Hangi resmime baksam ben değilim" - C. S. Tarancı
- gözetmek
-i Korumak, bakmak, özen göstermek, himaye etmek"Büyük kardeşler küçükleri gözetir."
- seyretmek
nsz Bir şeyin durumunu, oluşumunu gözlemek, bakmak
- gözetlemek
-i Birine veya bir şeye gizlice bakmak, dikizlemek"Arkalarından bakarken birilerinin de beni gözetlediğini sandım bir an." - E. Şafak
- izlemek
-i Birinin veya bir şeyin arkasından gitmek, takip etmek"Babam kaşları çatılmış, başını sallayarak izliyor bizi." - A. Ümit
- gözlem
isim Bir nesnenin, olayın veya bir gerçeğin, niteliklerinin bilinmesi amacıyla, dikkatli ve planlı olarak ele alınıp incelenmesi, müşahede"Onun romanları düş gücüne değil, gözlem gücüne dayanır." - S. Birsel
- gözlemek
-i Bir şeyin olmasını veya bir kimsenin gelmesini beklemek, intizar etmek
- gözlemlemek
-i Bir nesneyi, olayı veya bir gerçeği, niteliklerinin bilinmesi amacıyla, dikkatli ve planlı olarak ele alınıp incelemek, müşahede etmek"Bu niyetle asistanların, doçent ve profesörlerle ilişkilerini gözlemliyordu." - A. Ümit
- dikkat etmek
duygularla düşünceyi bir şey üzerinde toplamak, uyanık davranmak"Onun kalbini, haysiyetini kıracak sözler söylenmeden bu zarif hareketle her şeyin anlatılmış olması dikkate şayandır." - A. H. Çelebi
- bekçi
isim Bir şeyi veya bir yeri bekleyip korumakla görevli kimse"Han bekçisi, saçağın altındaki döşeğinde hâlâ uyumaktaydı." - İ. O. Anar
- gözetim
isim Gözetme işi, nezaret"Din ve ahlak eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır." - Anayasa
- gözetleme
isim Gözetlemek işi, dikiz, dikizleme, erkete"Çömeldiği yerden gizli gizli cevizlerin altını gözetlemeye başladı." - O. C. Kaygılı
- nöbetçi
isim Nöbet bekleyen, nöbet sırası kendisinde olan kimse"Martıların ve askerlerin oranın en sadık nöbetçileri olduğunu her geçişimde gördüm." - A. H. Çelebi
- beklemek
nsz Bir iş oluncaya, biri gelinceye değin bir yerde kalmak, durmak"Ben de seni bekliyordum zaten." - A. Ümit
- gözcü
isim Gözlemleme veya gözetleme işini yapan kimse"Ama adam, gözcünün kendi gördüğünden daha fazlasını görmediğine emindi." - İ. O. Anar
- bekçilik
isim Bekçinin yaptığı iş"Onu bekçilik bahanesiyle konağın bir odasına yerleştirmiştik." - R. N. Güntekin
- devriye
isim Karakol"Tam o aralık Eyüp merkezinin deniz devriyesi yetişti." - O. C. Kaygılı
- nöbetçilik
isim Nöbetçi olma durumu
- uyanıklık
isim Uyanık olma durumu, anıklık, saklık, teyakkuz"O devri, ilk uyanıklık devri olduğu için hiç unutmaz." - H. E. Adıvar
- vardiya
isim Posta"Fabrikaların akşam vardiyaları dağıldıktan sonra işçiler fabrika kapılarında tek sıra oldular." - L. Tekin
- nöbet tutmak
- bekçi koymak
- bekçilik etmek
- fırsat kollamak
- gözkulak olmak
- nöbet beklemek
- nöbet tutma
- nöbetçi olmak
- seyretmek, izlemek, beklemek, kollamak, ile ilgilenmek, bakmak, dikkat etmek
- tetikte olmak